Hun tarihi hakkında bildiklerimiz Çin kaynaklarından ibaret. En eski Çin tarih metinleri Han-Shu ve Şi-Ji, Xiongnu olarak kaydettikleri Asya Hunları’nı kuzeyli barbarlar olarak betimliyorlar. Yine bu kaynaklarda bir kısım kabile isimleriyle detay verilmiş olsa da, Hunların ortaya çıkışı, demografik yapısı ve dağılışına kadar geçen birkaç yüzyıl boyunca sahip olduğu etnik ve kültürel doku hakkında yeterli bilgi sahibi değiliz.
Yakın zamanda gerçekleştirilen arkeolojik kazılar ve ardından yapılan genetik analizler bize Hunların kökenleri, kültürleri ve yıkılışına kadar geçen sürede yaşadığı demografik değişiklikler hakkında önemli bilgiler sağlıyor. Bu bulgular Hunlar ve atalarının yanı sıra komşu toplumlarla etkileşimleri hakkında da rasyonel veriler sunuyor. Dahası, bu veriler ışığında Ön Türk tarihi hakkında ipuçlarına da ulaşabiliyoruz.
Avrasya’nın 6000 Yıllık Genetik Tarihi adlı araştırmaya göre Hunların kökeni bir yandan Afanasyevo kültürüne dayanırken diğer yandan yerli Altay halkları, İskitler, Moğollar, Sarmatlar ve BMAC topluluklarıyla etkileşim içerisinde olduklarını gösteriyor.
Yapılan çalışmada Hunlara ait olduğu bilinen gömü alanlarında, yakın akraba olmayan 60 bireyin DNA örnekleri incelendi. Y kromozomu üzerinden; baba soyu takip edilen örneklerin 13’ü MÖ 100. Yıldan önceye, yani eski Hun dönemine tarihlendi. Örneklerin 6’sı %92 oranıyla Chandman_IA, %8 oranıyla BMAC genetik bütünlüğüyle eşleştirildi. Diğer 7 örnek ise yarı yarıya olmak üzere EarlyXiongnu_west ve Ulaanzuukh_SlabGrave olarak sınıflandırıldı. MS 50. Yıl sonrasına, yani Hun birliğinin son dönemlerinde yaşadığı anlaşılan örneklerin 22’si Chandman_IA ve Ulaanzuukh_SlabGrave olarak, 2 örnek Chandman_IA, Ulaanzuukh_SlabGrave, BMAC şeklinde sınıflandırıldı. En şaşırtıcı sonuç, 11 örneğin Sarmat sınıfıyla ayırt edilemez ölçüde benzerliğe sahip olmasıydı.
Peki bu veriler bize Hunlar hakkında neler söylüyor?
Söz konusu sınıflandırmaları anlamlandıracak olursak; Altay_MBLA, yerli Altay halklarını ifade etmektedir. Bu ana kütleden İskitler ayrılarak Maveraünnehir bölgesindeki toplumlarla etkileşim içerisine girmişler, MÖ 400-200 civarında ise doğrudan Altay_MBLA’dan bir kütle Chandman dağlarında onların varisi olarak yaşamaya devam etmişlerdir. Yani genetik olarak İskitler ve Chandman_IA, genetik olarak Altay_MBLA’dan ayrılan iki demografik kütledir. Ulaanzuukh_SlabGrave, Kingan dağlarında yaşayan Moğol, Tunguz, v.b. kütleleri meydana getiren kültürün genetik sınıflandırmasıdır. BMAC ve Sarmat sınıfları, Maveraünnehir ve Batı Avrasya bozkırlarında yaşamış iki ayrı demografik unsurdur.
Bu veriler ışığında Hunların MÖ. 3. Yüzyıldaki kökenlerini, sonraki üç yüz yıl içerisinde yaşadığı etnik ve demografik değişimleri yorumlayabiliyoruz. Anlaşılan o ki; Hunlar, hali hazırda aynı coğrafyayı paylaşmış oldukları İskitler ile aynı etnik kökenden, Altay_MBLA sınıfından ayrılmışlar, henüz erken çağlarda Moğollar ile birleşmiş yahut onları itaat altına alarak bünyesine katmışlar. Devam eden yüzyıllar içerisinde, Moğolistan coğrafyasında karşılaşmayı ummayacağımız BMAC ve Sarmat kütlelerini bünyesine katmışlar.
Hunların yerli Altay halklarının varisi olması elbette şaşırtıcı değil. Diğer taraftan Hunlar ve İskitler aynı genetik kökenleri paylaşıyorlar. İskitler, Altay halklarından kopan bir kütle olarak MÖ. 9. Yüzyılda batıya doğru göç hareketlerine girişip Maveraünnehir bölgesindeki halkları bünyesine katarken, Hunlar MÖ. 3 yüzyılda güneye inip Moğolları bünyelerine katarak Hun İmparatorluğunu kuruyorlar. Ancak geç Hun döneminde (MS. 1. Yüzyıl) Hunlar içerisinde görünen BMAC ve Sarmat genetiği bizi başkaca sonuçlara ulaştırıyor. Anlaşılan o ki; yüzyıllar önce Moğolistan’dan ayrılan İskitler, batı maceraları sona erince bünyesine kattığı Maveraünnehir’li BMAC ve Batı Avrasyalı Sarmatları da Moğolistan coğrafyasına getiriyorlar. Hunlar, nihayet bölgedeki gücünü yitirince bölgenin hâkimiyeti Moğollar’a kalıyor. Ancak henüz Göktürk Devleti kurulmadan önce, bu coğrafya yerleşmiş Hun-İskit-Sarmat-BMAC kütleleri, birkaç yüzyıl boyunca birlikte yaşayıp homojen hale gelerek Göktürk Devleti’nin etnik temellerini meydana getiriyorlar.
Yüzyıl önce ortaya atılan faraziyeleri bir kenara koyma vakti geldi. Artık İskitler, Hunlar ve Göktürkler hakkında kesinlik arz eden bilgilere sahibiz. Genetik veriler; İskit, Hun ve Göktürk etnisitesinin hangi coğrafyada ve ne şekilde ortaya çıktığını, yüzyıllar içerisinde nasıl homojen bir yapıya dönüştüğünü anlatıyor.
Genetik bulgular ile ilgili kaynak; https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0092867420313210