17 yaşında tahta çıkan Abdülmecid ile ıslahat hareketlerinin savunucuları yeni bir program hazırlayarak 3 Kasım 1839'da halka Tanzimat Fermanı'nı ilan ettiler. Reform paketini hazırlayan ekibinde başında bulunan Mustafa Reşit Paşa, fermanı Gülhane'de bizzat okuyarak halka ilan etti.
Tanzimat Fermanı'nın içeriği özetle; Devletin kaynaklarının yeterli olduğunu ancak şeriata ve kanunlara uymayan yöneticiler nedeniyle düzenin bozulduğu, kaynakların akılcı şekilde kullanılmasıyla tüm sorunların 5-10 yıl içerisinde çözülebileceği iddia ediliyordu. Bu doğrultuda yeni kanunlar hazırlanarak halkın can ve mal güvenliği, ırz ve namus dokunulmazlığı, iltizam usulünün kaldırılması, adil vergilendirme askerlik hizmeti ile ilgili düzenlemeler yapıldı.
İçerik olarak bakıldığında 2. Mahmut dönemindeki politikaların devamı olmaktan öteye geçebilen bir reform paketi göremiyoruz. Ancak 21 Milyonu bulan Osmanlı nüfusunun 14 Milyon'u gayrimüslimlerden oluşuyordu ve bu durum Avrupalı devletlerin Osmanlı iç işlerine müdahalesini kolaylaştırıyordu. Tanzimat Fermanı ile aslında Avrupa'dan gelebilecek olası baskıların yahut dış müdahale mazeretlerinin önü alınmak isteniyordu.
Tanzimatın ilanıyla birlikte siyasi teamüllerde de bir takım köklü değişiklikler söz konusu oldu. Babıali devlet idaresinde öne çıkan kurum haline geldi. Öyle ki Bürokrasi Diktatörlüğü olarak anılmaya başlanmıştı. Zira devlet Babıali'den yönetiliyor, Padişah adeta bir onay makamı gibi hareket ediyordu. Diğer taraftan Osmanlı Devlet geleneğinde evvelden ber ibir meclis geleneği bulunuyordu. Tanzimat ile birlikte Meclis-i Vâlâ kurularak ihtiyaç duyulan kanunlar da bu mecliste hazırlanmaya başlanmıştır. Görüleceği üzere yasama Meclis-i Vâlâ'da, yürütme Babıali'de, Padişah ise tüm süreci denetleyen makamda bulunuyordu.
Yeni düzen yalnızca siyasi zeminde kurulmadı. Yerel idareler düzeyinde de bir takım yeniliklere gidildi. Osmanlı toprakları 36 Vilayete bölündü ve 162 sancak meydana geldi. Vilayetler kurulan Vilayet İdare Meclisi tarafından idare edilmeye başlandı. Mecliste vali, kadı, müftü, mektupçu, defterdar gibi devlet görevlilerinin yanında ahalinin seçtiği ikisi müslüman ikisi gayrimüslim dört üye bulunuyordu. Ayrıca ilk çağdaş belediyecilik girişimi olarak Şehremaneti sistemi de İstanbul için hayata geçirildi. Diğer taraftan 2. Mahmut döneminde hayata geçirilen muhtarlık sistemi güçlendirilerek mahallelerin mutlak sorumluları durumuna getirildi.
Hukuk alanında da kapsamlı reformlara gidildi. Fransız kanunlarından faydalanılarak Ceza Kanunu hazırlandı (1840). Hemen ardından Ticaret Kanunu hazırlanarak Ticaret Mahkemeleri kuruldu. Anlaşılacağı üzere hukuki alanda Fransız etkisinde bir kanun geliştirme geleneği ortaya çıkmıştır. Ancak Arazi Kanunu ve Medeni Kanun bu durumun istisnalarıdır. Ahmet Cevdet Paşa başkanlığındaki komisyon milli bir görüşle önce Arazi Kanunu hazırlamış, sonraları medeni kanunu içeren ve alanında çağını aşan, günümüzde bile hukuk mevzuatları için örnek gösterilen Mecelle'yi ortaya çıkartmıştır.
Ticari alandaki reformlara değinecek olursak; yeni vergi sisteminin hayata geçirilerek Rumeli ve Anadolu'yu da kapsayacak şekilde emlak ve gelir sayımı hayata geçirildi. Yine tarihte ilk olmak üzere kaime adıyla kağıt paralar tedavüle sokuldu. Küresel ekonomi sistemine entegre olmaya çalışan Osmanlı, İngiliz ve Fransız sermayesiyle kurulan Osmanlı Bankası aracılığıyla para basma, dışarıdan kredi bulma gibi süreçleride işler hale getirdi. Osmanlı Devleti ilk dış borcunu da bu dönemde Osmanlı Bankası aracılığıyla dışarıdan almıştır. 1854 yılından itibaren başlayan dış borçlanma ilerleyen yıllarda da artarak hatta katlanarak devam etti.
Tanzimat döneminin devlete en çok güç katan uygulaması ise elbette askeri reformlar oldu. Askerlik bir vatani vazife haline geldi ve birden çok çocuk sahibi olan her evden bir kişinin askere alınması kararlaştırıldı. Askerlik yaşı 20, askerlik süresi 5 yıl, ordunun asker sayısı ise 25 Bin olarak belirlendi. Olağanüstü hallerde ise ferman ile daha fazla sayıda asker alımı mümkün hale getirildi. Ayrıca gayrimüslimlerin askerlik yapmaları karara bağlandı ve Albaylığa kadar terfi edebilmelerine imkan tanındı. Kara ordusu 7 birime ayrıldı; Hassa, Dersaadet, Rumeli, Anadolu ve Arabistan, Hicaz ve Irak. Piyade ve Süvari eğitimleri Fransa, topçu eğitimleri için Prusya'nın talimnamelerinden faydalanıldı.
Bir diğer önemli reform alanı da Eğitim oldu. Osmanlı Yükseköğretim kurumları arasında devlet adamı yetiştirmek üzere kurulan Darülfünun ve yüksek öğrenim amacıyla Fransız Akademisi'nden örnek alınan Encümen-i Daniş tanzimat döneminin önemli kazanımlarından olmuştur. Tanzimat ile ortaya çıkan bir tür aydınlanma dönemi sanat, edebiyat ve basın alanında da kendisini hissettirmiş, Namık Kemal, Şinasi Âgah ve Ziya Paşa gibi pek çok yazarında ortaya çıktığı dönem olmuştur.
Tanzimat Döneminde Siyasi Gelişmeler
Fransız İhtilali Avrupa'da geridönülemez bir sürece girişin ilk adımı oldu. 1815 Viyana Kongresi ile ortaya çıkan İngiliz tahakkümü beraberinde tepkileri de sürüklemiş, tüm Avrupa'yı saran milliyetçilik akımı Polonya ve Macar milliyetçiliğinin yükselmesine yol açmış, süreç Fransa'da yeni bir ihtilale yol açarak Kral Louis Philippe'ye karşı İkinci Cumhuriyet'in ilanıyla sonuçlanmıştı.
Rus baskısından kaçan Macar ve Polonyalılar Osmanlı'ya iltica ettiler (1849). Osmanlı Rusya ile karşı karşıya gelme pahasına mültecileri kabul etti. Her ne kadar mülteci sorunu doğrudan savaşa yol açmasa da yeni bir Osmanlı-Rus savaşına yol açacan süreci başlattılar. Rusya kendisini Ortodoksların hamisi olarak görüp Kudüs meselesini tartışmaya açtı. Rus Çarı Nikola, Prens Mençikof'u İstanbul'a göndererek teamüllere aykırı şekilde Ortodoksların isteklerinin kabul edilmesini istedi. Osmanlı talepleri reddedince Rus Ordusu Bükreş'i işgal ettiler (1853). Bu hamle üzerine Osmanlı Ruslara savaş ilan etti. Rusların avrupaya ilerleyişinden endişelenen Fransa ve İngiltere Osmanlı ile ittifak kurarak Rusya'ya karşı ortak hareket ettiler. Nihayet Kırım'a çıkan kuvvetler Rusları antlaşmaya ikna ettiler ve 34 maddeden oluşan Paris Antlaşması imzalanarak Osmanlı'nın toprak bütünlüğü teminat altına alındı (1856). Bu antlaşmanın bir yansıması olarak Osmanlı, kağıt üzerinde de olsa Avrupa Konseyi'nin bir üyesi olarak tanındı.
Islahat Fermanı
Osmanlı, Tanzimat fermanı ile elde edilen kazanımları, küresel dengeleri de gözeterek bir sonraki adıma taşımak adına yeni bir ıslahat hareketine girişti. Hem Osmanlı devlet adamları hem de yabancı diplomatların katılımıyla oluşturulan heyet tarafından 18 Şubat 1865 tarihinde Islahat Fermanı adıyla ilan edildi. Tanzimat dönemi uygulamalarının küçük değişikliklerle yeniden ilanı özellikle azınlıkları memnun etmedi. Eşit vatandaşlık ve tüm dini cemaatlere eşit haklar tanınması, ilmitas ve imtiyazlı durumda olan Rumların tepkilerine yol açtı. Diğer taraftan oldukça kozmopolit ve çok inançlı bir dokuya sahip olan Suriye ve Lübnan'da da tepkiler ortaya çıktı. Türkmen, Kürt, Arap, Dürzi, Maruni pek çok zümre eşit haklar adı altında şu veya bu şekilde ele geçirmiş oldukları imtiyazlardan vazgeçmek istemiyorlardı. Ortaya çıkan ayaklanmalar üzerine hariciye nazırı Keçecizade Fuat Paşa geniş yetkilerde bölgeye gönderildi. Kriz çözülmüştü ancak Lübnan Nizamnamesi ile Lübnan bölgesine özerklik tanındı.
Islahat fermanıyla ortaya çıkan süreçte Paris Antlaşması sonrasında Avrupa ülkelerinin Osmanlı üzerindeki baskısı giderek arttı. Bu durumdan rahatsız olan bir zümre kendilerine Fedai Cemiyeti adını vererek Abdülmecit'e suikast girişiminde bulundular. Gerçekleşmesi planlanan suikast önceden haber alınarak önlendi. Yapılan yargılamalar neticesinde suikastçılar idama mahkum edilseler de Abdülmecit, idama razı olmayıp müebbet hapislerine hüküm verdi (1859). Bu vakadan 2 yıl sonra, 38 yaşında vefat etti. Kendisinden sonra tahta kardeşi Abdülaziz geçti (1861).
Abdülaziz Dönemi
Sultan Abdülaziz, tahta geçtiğinde devlet ağır borç yükü altındaydı. Diğer taraftan batılı devletler Tanzimat döneminin sona ereceğinden endişeleniyordu. Abdülaziz Tanzimat uygulamalarına devam edeceğini ilan edip kapsamlı bir tasarruf politikası hayata geçirdi. Saray masraflarını kıstı, gereksiz memurlar uzaklaştırıldı, altın, v.b. eşyaların kullanımını yasakladı. Tanzimat uygulamalarına rağmen kendilerine tanınan haklardan memnun olmayan gayrimüslimlerin ayaklanmalarını büyümeden bastırmaya muvaffak oldu. Tahta geçtikten sonra dengeleri gözeten uygulamalarla düzeni tesis ettikten sonra Osmanlı tarihinde bir ilk olarak uluslararası ziyaretlerde bulundu. Abdülaziz ilk yurtdışı seyahatini Fransa'ya gerçekleştirdi. 3. Napolyon'un Paris Sanayi Sergisi'ne davetine icabet ettikten sonra Kraliçe Viktorya'nın daveti üzerine İngiltere'ye gitti. Bu ziyaretlerin bir amacı da artan Rus tehdidine karşı avrupa ile iyi ilişkiler geliştirebilmekti.
Sultan Abdülaziz, süreklilik haline gelen Rus tehdidine karşı mukavemeti geliştirmek amacıyla donanmanın yenilenmesine karar verdi. Denizciliği geliştirmek için Bahriye Nezareti kurularak Avrupa'dan zırhlı gemiler ithal edildi. Yüksek tahrip gücüne sahip toplarla boğazları ve sınır kalelerini tahkim ettirdi. Harbiye Mektebi revize edildi ve Askeri Rüştiyeler açıldı. Diğer taraftan ulaşım alanında kapsamlı çalışmalara girişildi. Haydarpaşa-İzmit tren hattı kuruldu.
Yerel idarelere de el atan Abdülaziz 1864'de Vilayet Nizamnamesi ile sancakları önceleyen bir vilayet sistemi kurdu. Tuna, Halep, Edirne, Trablusgarp ve Bosna'da gerçekleştirilen uygulamalar başarılı sonuçlar verdi ve 1867'de tüm vilayetler yeniden düzenlendi. Hukuki alanda ise bugünlere kadar uzanan önemli bir adım attı ve Meclis-i Vâlâ'yı ikiye ayırdı. Danıştay görevi üstlenen Şura-yı Devlet ve Yargıtay görevi üstlenen Divan-ı Ahkâm kuruldu.
Abdülaziz dönemi eğitim alanında önemli kurumların kuruluşuna da sahne oldu. 1869'da yayınlanan Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile Darülmuallimat (Kız öğretmen okulu), Darülfünun-ı Osmani (İstanbul Üniversitesi), Sanayi Mektebi, Tıbbiye, Bahriye ve Kaptan Mektebi Abdülaziz döneminde kurulmuştur.
Batılılaşmada önemli adımlar atan Abdülaziz, uluslararası görüşmeler ve protokoller için inşa ettirdiği Çırağan Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Kağıthane Kasrı gibi imar çalışmaları da yürüttü.
Tüm bu çalışmalar Osmanlı Devletine ağır borç ve mali sorunlar şeklinde yansıdı. Abdülaziz döneminde dış borç katlanarak arttı ve 200 Milyon Altın'a ulaştı. Mali imkanları yetersiz olan Osmanlı, borcu borçla ödeme yoluna giderek Galata Bankerlerinden yüksek faizle borçlanma yoluna gidiyordu. Bu politikalar Osmanlı Devletini kısa sürede iflasa sürükledi.
Abdülaziz döneminin sonlarına doğru artan Balkan sorunu, Hersek ve Bulgaristan ayaklanmaları binlerce müslümanın katledilmesi, artan dış borç ve ekonomik iflas halkı infiale sürüklemişti. Yaşanan huzursuzlukların bir tezahürü olarak sultan tahttan darbe ile indirildi. Sadrazam Mütercim Rüştü Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa, Adliye Nazırı Mithat Paşa ve Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi'den oluşan dörtlü cunta Abdülaziz'i tahttan indirerek Topkapı sarayıla gözetim altına aldı (30 Mayıs 1876). Abdülaziz, beş gün sonra bilekleri kesilmiş halde bulundu. Bunun bir intihar mı yoksa cinayetmi olduğu halen aydınlığa kavuşmamıştır.
Darbeciler 5. Murat'ı tahta geçirdiler. Sultanın ve Devletin kontrolü Serasker Hüseyin Avni Paşa'nın elindeydi. Abdülaziz'in kayınbiraderi olan Çerkes Hasan, hükümet toplantısını basarak Serasker Hüseyin Avni Paşa'yı sultanın katili olmakla itham edip beraberindeki cuntacılarla öldürdü. Bu olayın 5. Murat'ın ruh sağlığını bozduğu düşünülür. Nihayet 5. Murat, şeyhülislamın fetvası ile ruh sağlığı yerinde olmadığı gerekçesiyle tahttan indirildi ve yerine meşrutiyeti ilan edeceği taahhüdünde bulunan 2. Abdülhamit tahta geçirildi.