Mustafa Kemal Atatürk! Türk Tarihinin son yüzyılda yetiştirdiği en büyük şahsiyet. Hayat hikayesini, kısa sayılabilecek hayatına sığdırdığı büyük başarıları ve bu başarıların ortaya çıktığı çocukluk, gençlik ve yetişkinlik dönemlerini kısaca ele alacağız.
Atatürk'ün Çocukluğu ve Eğitim Hayatı
1881'de, Selanik'te doğdu Mustafa. Kereste tüccari olan babası Ali Rıza Bey ve Zübeyde Hanım'ın 4. çocukları olarak dünyaya geldi. İlk çocukları Fatma 4 yaşında vefat etmişti (1875). Ağabeyleri Ahmet ve Ömer henüz hayattaydı ve ailenin üçüncü erkek çocuğu olarak Mustafa'yı dünyaya getirdiler. Ancak Mustafa 2 yaşına geldiğinde Rumeli'yi kasıp kavuran kuşpalazı hastalığına kapılan ağabeyleri Ahmet (7) ve Ömer (8) vefat ettiler. Bu acı kayıp ile Mustafa ailenin tek çocuğu durumuna geldi. Sonraki yıllarda doğacak olan Naciye de 2 yaşında hayatını kaybedecektir (1889-1901) ve kardeşlerden geriye yalnızca Mustafa ve Makbule kalacaktır.
Ali Rıza Bey'in tek ümidi Mustafa'ydı artık. İyi bir eğitim almasını arzu ediyordu. Annesi Mustafa'yı dini eğitime öncelik veren mahalle mektebine göndermek isterken Ali Rıza Bey, Osmanlı'nın ilk özel Türk okullarından biri olan ve yeni tekniklerle eğitim veren Şemsi Efendi Mektebine göndermek arzusundaydı. Ali Rıza Efendi, hem Zübeyde Hanım'ın gönlünü kırmamak hem de Mustafa'nın eğitimine iyi bir noktadan başlaması için mahalle mektebine yazdırmış, birkaç gün sonra Şemsi Efendi Mektebine göndermiştir. Aynı yıl Ali Rıza Bey'in vefatı, Mustafa'nın hayatındaki ilk büyük travma olmuştur. Mustafa artık yetimdir. Mustafa'nın ilkokul öğretmeni Şemsi Efendi'nin kendisine yakıştırdığı "Kamil" isminide alarak artık Mustafa Kemal olmuştur.
Zübeyde Hanımın kardeşi, Mustafa'nın dayısı Hüseyin Ağa aileye sahip çıkar. Hüseyin Ağa, "Rahmetliyle seni evlendiren ben oldum, bundan sonra da size ben bakacağım, bu çocukları ben büyüteceğim" der. Ancak hayat zor, geçim derdi büyüktür. Zübeyde Hanım, 1894'de Ragıp Bey ile evlenir. Selanik Gümrük Başmüdürü olan Ragıp Bey, aynı zamanda Ali Rıza Bey'in memurluğu döneminden eski amiridir. Mustafa, Ragıp Bey'i çocukluk yaşlarından beri tanırdı. Kendisini hep iyi anmış, merhametli, saygıdeğer biri olduğunu ifade etmiştir. Ancak çocuk Mustafa bu duruma içerler. Babasının yerine kimseyi koyamaz ve ileride "çocukça bir isyan" dediği şeyi yapar, evden ayrılarak, ona babasını hatırlatan tek akrabası olan halası Emine Hanım'ın yanına taşınır.
Mustafa Kemal, o günleri Afet İnan'a şöyle anlatır; “Anamın da genç yaşında böyle bir aile bağı yapmış olmasını (sonra) takdir ettim. Ancak (bu) çocukluk duygumdan ve benim babamı kaybetmiş olmamdan doğan bir isyandan ibaretti.”
Mustafa Kemal artık rüştiyelidir (1894). 2 yıl süren rüştiye döneminde annesiyle nadiren görüşür. Selanik Mülkiye Rüştiyesi'ndeki eğitim hayatı Atatürk için pek parlak bir dönem olmayacaktır. Mustafa Kemal, arkadaşıyla yaptığı bir münakaşa yüzünden öğretmeni tarafından dövülünce rüştiyeden ayrılır. Onun gönlünde asker olmak vardır. Annesiyle çok az görüşen, babasını çocuk yaşta kaybeden Mustafa Kemal'in asker olma arzusu ona aileden gelen bir telkin ya da tavsiye değil, doğrudan kendi inisiyatifi ve istikbal hedefiyle ortaya koyduğu bir hedef olmuştur. Hatta annesinden gizlice askeri okul sınavlarına girer ve kazandıktan sonra annesinin rızasını alır ve Selanik Askeri Rüştiyesi'ne kaydolur.
Asker adayı Mustafa Kemal, 1896'da Askeri Rüştiyeyi (Ortaokul), 1899'da Manastır Askeri İdadisini'ni (Lise), 1902'de İstanbul Harbiye Mektebi'ni (Kara Harp Okulu) bitirir. 1905'de Erkan-ı Harbiye Mektebi'ni (Harp Akademisi) bitirerek Kurmay Yüzbaşı olarak Ordu'da göreve başlar.
Atatürk'ün Askerlik Hayatı
Yüzbaşı Mustafa Kemal'in ilk görev yeri Suriye oldu. 5. Ordu'nun görev alanı olan Şam merkezli Suriye bölgesinde 2 yıl boyunca görev yaptı (1905-1907). Bir taraftan Osmanlı'nın mülki hakimiyeti ve askeri varlığı bakımından en zayıf bölgesi olan Suriye'de ordunun ve merkezi otoritenin zaafiyetleri müşahede etmiş, diğer taraftan askeri vasıflarını mükemmelleştirecek olan analizleri için uygun bir zemin söz konusu olmuştur. Suriye'nin hemen her yerinde aktif görev yapan Mustafa Kemal, yalnızca vazifesini ifa etmekle yetinmemiş, vatanın makus gidişatına çare aramak gayesiyle cemiyetçilik faaliyetleride yürütmeye başlamıştır.
Ekim 1906'da yakın arkadaşlarıyla birlikte Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'ni kuran Mustafa Kemal, cemiyetçilik faaliyetlerini Beyrut, Kudüs ve Yafa'ya kadar genişletti. Hatta amirlerinden gizlice Selanik'e geçerek burada da bir şube açtı. Kendisinin Şam'dan ayrıldığı öğrenildiğinde askeri teamüller açısından suç işlemiş bulunsa da amirlerinin kendisine beslediği sevgi ve saygı münasebetiyle ceza almadı. Mustafa Kemal, 20 Haziran 1907'de terfi alarak Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) olarak 5. Ordu Kurmay Başkanlığı'nda göreve atandı. Kendisinin Şam'da ki son görevi bu oldu. Birkaç ay sonra (13 Ekim 1907) yeni görev tevdi edildi; 3. Ordu Karargah Subaylığı (Manastır).
Yeni görev yerinde de cemiyetçilik faaliyetlerine devam eden Mustafa Kemal, Selanik'te bulunan Vatan ve Hürriyet Cemiyeti üyelerinin vasıtasıla İttihat ve Terraki Cemiyeti mensupları ile tanıştı. Önceleri "memleketin istikbali" gayesiyle teveccüh ettiği İttihat ve Terraki Cemiyetine sonraları görüş ayrılıkları nedeniyle pek yakın durmadı. Her ne kadar cemiyetin içerisinde yer alsa da kimi zaman üstlerine dahi eleştiri ve itirazlarda bulunmaktan geri kalmadı. Atatürk'ün İttihatçı hareket ile bağı zayıf ve kısa süreli bir ilişki olmaktan öteye geçemedi. Zira ilerleyen yıllarda siyasetin askerlik vasifesiyle birlikte sürdürülemeyeceğini ifade ederek ilişki ve ilişiğini kesecektir.
Yüzbaşı Mustafa Kemal, 3. Ordu'da görevli olduğu dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti güçlenmişti ve 2. Meşrutiyet'in ilanı için Sultan Abdülhamid'e baskı uyguluyorlardı. Meşrutiyetin 23 Temmuz 1908'de ilanı ile İttihatçılar amacına ulaşmışlardı. Ancak cemiyetin içerisinde yer alan Mustafa Kemal, meşrutiyetin ilanının yeterli olmadığını, daha mühim ve somut adımlar atılmadan kötü gidişatın düzeltilemeyeceğini ifade ederek bir bakıma "iç muhalefet" olarak görülmeye başlanmıştı. Nitekim Meşrutiyet, yeterli memnuniyeti sağlayamadı ve süreç, tarihe 31 Mart Vakası olarak geçen infiale evrildi (13 Nisan 1909). Avcı taburu mensupları, üstlerine karşı ayaklanarak hükümeti devirmek amacıyla Mebusan Meclisi önünde toplanıp Meşrutiyete karşı gösteri yaptılar. Ayaklanma hızla büyüdü ve tüm İstanbulu, hatta saltanatı tehdit eder duruma geldi. İsyanı bastırmak üzere Selanik'ten yola çıkmak üzere bir kuvvet hazırlanması emri verildi. Söz konusu kuvvetin kurmay subaylığına Mustafa Kemal, hareket komutanlığına da Mahmut Şevket Paşa atandı. Hareket Ordusu'nun planlamasını gerçekleştiren Mustafa Kemal, isyanın bastırılmasında önemli bir rol oynayarak siyaset arenasında da adı anılan bir komutan olmaya başladı. Ancak Hareket Ordusuyla birlikte geldiği İstanbul'da çok kalmadı, 16 Mayıs 1909'da Selanik'e geri döndü.
Mustafa Kemal'in Hareket Ordusu'nda ki vazifesi, yükseleceğinin ipucu gibiydi. Eylül 1910'da eğitim için Fransa'ya gönderilmiş, Mart 1911'de de Arnavutluk'ta başgösteren isyanı bastırmak üzere vazifelendirilen birlikler içerisinde görev almıştı. Üstelik Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa ile de yakın irtibatı bulunuyordu. Ancak İttihatçılar, içlerinde kendilerini eleştiren bir subayın varlığından rahatsız olmuşlardı. Bu münasebetle kendisini ordu karargahından alıp kıtaya, kolordu hatta alay seviyesinde görevlere tayin ettiler. Önce 15 Ocak 1911'de 5. Kolordu Karargahı, ardından 38. Piyade Alayı'na atandı. Ancak Mustafa Kemal, üstün meziyetleri ve saygın kişiliğiyle görev aldığı her birlikte göz doldurarak her görev aldığı mevkide itibar kazanmaya devam etti. Cemiyetçilik yönüyle de insanları etkilemeyi başaran Mustafa Kemal, zamanla görüşleri etrafında toplanan insanlar oluşturmayı başarıyordu. Bu durum sıkça görev yerinin değiştirmesinde önemli bir etken olsa gerek ki; birkaç ay sonra görev yeri tekrar değiştirilerek 27 Eylül 1911'de İstanbul'da bulunan Genelkurmay Başkanlığı'nda vazifeye atandı. Bu dönemde küresel siyasetin dinamikleri sıkışmış, devlet artık savaşla yüzyüze gelmişti. 29 Eylül 1911'de İtalyanlar Trablusgarp'a saldırdılar. Mustafa Kemal'in yeni görev yeri doğrudan cephe olacaktır artık.
Trablusgarp ve Atatürk
İtalya, Osmanlı'nın zayıflamasını fırsata dönüştürerek, İtalyan tüccarlara kötü muameleler yapıldığı gereçkesiyle Osmanlı Devleti'ne savaş ilan ederek Trablusgarp'a taarruza girişti. Osmanlı'nın Trablusgarp'ta bir savunma hattı oluşturabilecek kadar askeri bulunmuyordu. Zira Sadrazam Hakkı Paşa, bir süre önce Trablusgarp'ta ki birlikleri Yemen'e sevk etmiş, mühimmatları da İstanbul'a nakettirmişti. Şehirde yalnızca az sayıda Osmanlı zabiti bulunuyordu. Yapılacak tek şey cemiyetçilik ve direnişti. Miralay Neşet Bey komutasında oluşturulan direniş hareketiyle Ömer Muhtar önderliğinde bir kısım silahlı aşiretler ve silahlandırılan halk bulunuyordu. 1 Ekim'de başlayan İtalyan Taarruzu, 19 Ekim'de Bingazi'nin İtalyanlar tarafından zaptedilmesiyle sonuçlandı. İtalyanlar 36 Bin askerle düzenledikleri harekatın kısa sürede başarıyla neticeleneceğinden emindi. Ancak direniş bir yıldan fazla sürdü ve İtalya bölgeye toplamda 100 Bin asker sevketmek zorunda kaldı.
Mustafa Kemal, Trablusgarp savaşının başlangıcından sona erişine kadar bu bölgede mücadele etmiş, İtalya'ya karşı gerçekleştirilen halk direnişinin komutanlarından biri olmuştu. 15 Ekim 1911'de İstanbul'dan yola çıkan Mustafa Kemal, Mısır üzerinden gizlice Trablusgarp'a ulaştı ve Topruk-Derne bölgesinde gönüllü mahalli direnişçilerin komutanlığını yaptı. Bölgenin önde gelen isimlerinden Şeyh Mebri, Şeyh Ahmet es-Sünusi gibi isimlerle görüşerek kurduğu yakın bağla halktan çok sayıda milis kuvvet toplamayı başardı. Gösterdiği başarılarla göz dolduran Mustafa Kemal, 27 Kasım 1911'de Binbaşılığa terfi etti. Yeni rütbesi ve vazifesiyle Tobruk Kumandanlığına atanan Mustafa Kemal, 21-22 Aralık gecesi tam teçhizaltı iki İtalyan taburunu mağlup ederek stratejik açıdan çok önemli olan iki vadinin kontrolünü ele geçirdi. Bu başarısı sonrasında 12 Mart 1912'de Derne Komutanı olarak atandı. Mustafa Kemal, Derne Komutanıyken elde ettiği başarılar nedeniyle İtalya, bölgedeki tüm kurmay ve komuta subaylarını değiştirmek zorunda kalmıştır.
İtalya, birkaç günde elde etmeyi planladığı Trablusgarp'a 100 Bin'den fazla asker çıkartmak zorunda kalmış, buna rağmen gerek yerel halkın direnişi gerekse Mustafa Kemal gibi Osmanlı Subaylarının gayretleriyle bölgeyi ele geçirememişti. Ancak Ekim 1912'de kopan Balkan Savaşları tüm dengeleri değiştirdi. Osmanlı, bölgedeki kuvvetlerini geri çekerek Trablusgarp'ı İtalyanlara bırakmak zorunda kaldı. Mustafa Kemal de aldığı emir ile 24 Ekim 1912'de Trablusgarp'tan ayrılarak İstanbul'a doğru yola çıktı.
Atatürk Çanakkale'de
Mustafa Kemal, Trablusgarp'tan döndükten hemen sonra Akdeniz Boğazı Kuvay-ı Mürettebesi Komutanlığı, Harekat Şubesi Müdürlüğü'ne atandı. Görev yeri artık Gelibolu'ydu. Bu süreçte Balkan Harbi şiddetlenmiş, memleketi Selanik düşmüş, Bulgar Ordusu Çatalca'ya kadar ilerlemişti. Gelişmeler üzerine Bolayır Kolordusu Kurmay Başkanlığı'na atandı. Düşmanın Dimekota ve Edirne'den püskürtülmesinde büyük katkılar sağladı. Balkan Harbi sona erdikten sonra 27 Ekim 1913'de Sofya Ateşemiliterliği'ne atandı ve 11 Ocak 1914'ten itibaren de Belgrad ve Çetine ateşemiliterliği de kendisine tevdi edildi. Ardından Sofya Ateşemiliterliğine atanarak 1 Mart 1914'de Yarbaylığa terfi etti. Bu süre zarfında 1. Dünya Savaşı başlamış, Osmanlı da İttifak Devletleri içerisinde yer alarak resmen savaşın taraflarından biri haline gelmişti (29 Ekim 1914). Mustafa Kemal, yaşanan gelişmeler üzerine faal hizmette görev almak istediğini üstlerine bildirdi. Nihayet 20 Ocak 1915'de Tekirdağ'da oluşturulacak 19. Tümen Komutanlığı'na tayin edildi. İstanbul'a gelip kuvvetlerinin hazırlığını tamamladı ve görev yerine hareket etti. Kısa süre sonra 19. Tümen'in Eceabat'a (Maydos) nakledilmesi kararlaştırıldı (25 Şubat 1915).
Yarbay Mustafa Kemal artık Çanakkale'dedir. Emrindeki 19. Tümen ve 9. Tümen'den 2 Piyade Alayı ile birlikte Maydos Mıntıka Kumandanı olmuştur. İngiliz Donanması 18 Mart 1915'de Çanakkale Boğazını geçmeye teşebbüs ettiğinde ağır bir mağlubiyete uğrayınca karaya çıkartma kararı alınır. Bu durum karşısında Gelibolu'da yeni bir ordu kurulması kararı alınır. Komutanlığına ise Alman General Liman von Sanders getirilir. Sanders, orduyu üçe ayırarak Mustafa Kemal'in bulunduğu birliği de ihtiyata almıştı. Sanders'in stratejisi düşmanı karaya çıkartıp savunma yapmaktı. Esas amacı ise İngiliz Kuvvetlerini Anadolu'ya yığarak Batı'da ki kuvvetlerin Anadolu'ya kaydırılması ve Alman ordusuna cephede avantaj sağlamaktı. Mustafa Kemal, bunun hatalı bir karar olduğunu Harbiye Nazırı Enver Paşa'ya bildirdi. Ancak uyarıları dikkate alınmadı.
Düşman Birlikleri 25 Nisan 1915 günü Seddülbahir ve Arıburnu bölgesine çıkarma hareketine girişti. İhtiyatta bulunan Mustafa Kemal, kuvvetlerini bölgeye sevkederek İngilizlerin ilk işgal girişimini püskürttü. Sanders'in ilk çıkartmanın nerede olacağına dair yaptığı öngörü hatalı çıkmıştı ancak bu hatayı Mustafa Kemal telafi etmişti. İngilizlerin art arda teşebbüsleri sonuç vermedi ve 19. Tümen'in varlığı düşmana adeta set oldu. Mustafa Kemal'in bu başarısı doğrudan terfi alarak ödüllendirildi. Henüz bir yıl önce Yarbay olan Mustafa Kemal Albaylığa terfi etti (1 Haziran 1915).
Karada tutunamayan İngiliz Birlikleri, taktik değiştirerek Anafartalar bölgesi üzerinden yeni bir harekat planladılar. Düşman birliklerinin hareketlerinden yeni taarruz noktasının Anafartalar bölgesi olduğunu ön gören Mustafa Kemal, üstlerine bildirdiği taleple bölgedeki küçük kuvvetlerin birleştirilmesini ve kendisinin komutası altına verilmesini istedi. Çok sayıda birliği komuta etmenin güçlüğü nedeniyle kendisine bu görev verilmek istenmediyse de Mustafa Kemal, ısrarla görevi talep edince amacına ulaştı ve Anafartalar kumandanı oldu (8 Ağustos 1915).
6 Ağustos'ta karaya inen ve ilerleyen İngiliz kuvvetlerine karşı, yeni görevini alır almaz taarruza kalktı ve bizzat hücuma katılarak İngiliz Kuvvetlerin ilerleyişini durdurdu. Ertesi gün ise Conkbayırı'na geçerek 10 Ağustos sabahı giriştiği taarruzla İngilizleri yerleştiği mevzilerden sökerek tümüyle Anafartalar bölgesinin kontrolünü ele geçirdi. Önce 25 Nisan, ardından 10 Ağustos'ta elde ettiği başarılar Çanakkale Savaşı'nın tüm gidişatını etkiler nitelikteydi. Öyle ki; bu ağır mağlubiyetten bir süre sonra İngilizler Çanakkale savaşından çekilmiş, İşgali sona erdirmişlerdir (Aralık 1915). Zira 25 Nisan'da ki ilk taarruzlarında başarıya ulaşamayan İngilizler, 10 Ağustos'ta Anafartalar'ı aşabilseydi İstanbul'a kadar önlerinde hiçbir engel olmaksızın ileyleyebileceklerdi. Bu nedenledir ki; o dönemde dahi Çanakkale Savaşı söz konusu olduğunda akla gelen en büyük başarı Anafartalar Zaferi, en önemli komutan ise Mustafa Kemal olmuştur.
Kafkas Cephesi
Mustafa Kemal, Çanakkale'de ki görevinin ardından 16. Kolordu Komutanlığına atandı. Çanakkale Savaşı'nın Türklerin zaferiyle sonuçlanması ile birliklerin doğuya kaydırılabileceğini ön gören Ruslar, bölgenin hakimiyetini bir an önce ele geçirmek üzere harekete geçmişlerdi. 16 Şubat 1916'da Erzurum düşmüş, taarruzlar Anadolu'nun içlerine doğru ilerlemeye başlamıştı. Ruslar artık Muş ve Bitlis'in güneyine kadar ulaşmışlardı. Edirne'de bulunan 16. Kolordu da bu hareket üzerine Diyarbakır'a sevk edildi. Mustafa Kemal 26 Mart 1916'da bölgeye gelerek Silvan'da karargahını kurdu. Rus Ordusu, 12 Temmuz'da güçlü bir kuvvetle ileri harekat gerçekleştirerek 8. Tümen üzerine taarruza geçti. 3 gün süren şiddetli çatışmalar neticesinde Osmanlı Ordusu, kendisinden 3 misli kuvvete karşı direnemedi ve Kulp Boğazına kadar çekildi. Rus kuvvetlerinin bir kısmı, farkettirmeden başka bir cepheye harekete geçince bunu farkeden Mustafa Kemal, ani bir hareketle savunma hattından çıkarak taarruza kalktı ve yine 3 gün süren şiddetli çatışmalar sonucunda zafere ulaştı. Bu mücadele sonrasında ağır zayiata uğrayan Rus Ordusu, ardında binden fazla esir bırakarak geri dönmek zorunda kaldı ve Ahlat'a kadar geri çekildi (8 Ağustos 1916).
1) Nüfus Kayıt Bilgilerine Dair Osmanlıca Vesika
2) ”Atatürk, Soyu, Ailesi ve Öğrenim Hayatı” adlı kitap, Sayfa:60
3)