Türk Tarihinin en köklü, en kalabalık boyu olan “Uzlar” (Oğuzlar), Göktürk Birliğinin yıkılmasıyla diğer Türk Boylarıyla ihtilafa düşmüş, İç Asya’daki Türk boylarıyla girdiği mücadeleler neticesinde Batıya doğru göç ederek önce Hazar coğrafyasına, oradan da Kuzey Karadeniz’e ulaşarak Doğu Avrupa’ya Türk izlerini taşımış, 11. Yy’da diğer Türk Kavimleri olan Kuman-Kıpçaklar tarafından mağlup edilerek tarih sahnesinden silinmiştir. İç Asya’daki kadim Türk Devletlerinin temel taşını teşkil eden Oğuzlar, batıya doğru ilerledikçe Kuz ve Guz ünvanları alarak tarih kayıtlarına UZ’lar olarak geçmiştir.
Türk Tarihinin İç Asya döneminde başrolü oynayan Aşina sülalesini içinde barındıran Oğuzlar, İkinci Göktürk Devletinin yıkılmasıyla ana yurtlarında tutunamamışlardı. Zira Göktürk Devletinden sonra Ötüken’e sahip çıkan Uygurlar, Dokuz Oğuz, Basmıl ve Karluk boylarını bir araya getirmiş ve sahiplenmiş, Aşina sülalesini de saltanat ailesi dışında tutmuşlardı. Bu durumu kabul etmeyen Oğuzlar Uygur Devletine tabi olmayı reddedip hem Uygurlarla hem de diğer Türk Boy ve Devletleriyle mücadele içerisine girdiler.
Oğuzların Ötüken coğrafyasından batıya doğru göç etmeye başladığında Uygurların batı sınırlarında yeni bir Türk Devleti filizlenmişti. 766 yılında kurulan Karluk Devleti, Ötüken’in batı bozkırlarında kendi hakimiyetini ilan ettiler. Üstelik bu coğrafya Oğuzların geçmişten buyana mücadele halinde olduğu Çiğil Boyu içinde bir yurt özelliği taşıyordu. Oğuzlar hem Karluk hakimiyeti hem de Çiğil baskılarıyla bu bölgede de tutunamayarak daha da batıya, Aral gölünün güneyine doğru göç etmek zorunda kaldılar. Bu göç dalgası Oğuzları Hazar Devletinin sınırlarına kadar sürükledi.
Oğuzlar, İç Asya’dan koptuktan sonra UZ olarak anılmaya başlanmış, kendilerine millet olarak TÜRK ve TÜRKMEN derken boy unvanı olarak Uzlar olarak ifade edilmişlerdir.
Uzlar, Hazar Denizinin doğusuna kadar ulaştığında Hazar Devleti bölgesine hakim ve güçlü bir devlet olarak varlığını devam ettiriyordu (820). Uzlar, kalabalık kitleleriyle Hazar Devletinin himayesine girerek ticaret yollarını koruyor ve sınır güvenliği görevlerini üstleniyordu. Aynı dönemde Uzların kuzey bölgesinde başka bir Türk boyu olan Peçenekler yaşıyordu. Peçenekler, Uzlar gibi Hazar Devletinin tabiiyetini kabul etmemişlerdi ve Bozkır dönemlerindeki konar-göçer düzende yaşamaya devam ediyorlardı. Ancak Hazar bölgesi hayvancılık ve konar-göçer düzene elverişli bir coğrafya değildi. Zamanla Hazar Devletinin Ticaret yolları üzerinde yağma faaliyetlerine girişen Peçenekler, Hazar Devleti için sorun olmaya başlayınca Hazarların ticaret ve sınır güvenliği görevlerini üstlenen Uzlar, Hazar Devletinin talebi ile Peçenekler üzerine yürüdüler. Uzların Hazar Devletinin talebi ile Peçenekler üzerinde kurdukları baskı sadece caydırıcı amaçlı olmadı. Önceleri Hazar Devletinin talebi üzerine giriştikleri mücadele, sonrasında Peçenekleri kendilerine tabi etme amacıyla devam etti. Zira Peçenekler Uzlar gibi “Gök Tanrı” inancına tabi, Türk töresine göre yaşayan üstelik oldukça kalabalık ve güçlü bir boydu.
Uzların Peçeneklerin üzerine düzenledikleri akınlar neticesinde Peçenek Hazar Denizinin kuzeyine doğru göç hareketine giriştiler. Uzlara karşı mağlup olmayan ancak galipte gelemeyen Peçenekler, Kuzeye doğru başlattıkları göç hareketiyle İtil Nehrine kadar ulaştılar (880). Aynı dönemde Uzların doğu bölgesinde yeni ve güçlü bir hareketlilik baş göstermeye başladı. Yine Asya kökenli bir Türk Boyu olan Kuman-Kıpçak’lar, giderek güçlenmiş ve Uzların hakimiyet alanlarına tecavüz etmeye başlamışlardı. Uzlar, kendilerinden daha kalabalık ve daha güçlü durumda olan Kuman-Kıpçaklara karşı direnemeyince Peçenekler gibi Hazar Denizinin kuzeyine doğru göç etmek zorunda kaldılar. Önde Uzlardan kaçan Peçenekler, arkasında Kuman-Kıpçak’lardan kaçan Uzlar, en arkalarında da Avrupa’ya doğru ilerlemek isteyen Kuman-Kıpçak’lar Türk Dünyasını Avrupa’ya doğru genişletiyorlardı.
Kumanların Uzlar üzerindeki baskıları uzun yıllar sürdü. Uzlar, Kuman baskısına rağmen Hazarın Doğusundan kopmamışlardı ancak bölgedeki hakimiyetleri zayıfladıkça İtil Nehrine doğru göçlere devam ediyorlardır. 950’li yıllara kadar devam eden Kuman Baskısına rağmen Hazarın Doğusundan kopmayan Uzlar yeni bir tehlikeyle karşı karşıya geldiler. Uz Hanının yaşı ilerlemişti ve veliahtları ülke yönetimi için yeterli nitelikleri taşımıyorlardı. Bunun üzerine Uz ordusunun Subaşısı (Baş Komutanı) Selçuk bey, Uzların hakimiyetini ele geçirmek için Uz hanedanlığıyla mücadele içerisine girişti. Yaşı oldukça genç olan Selçuk bey, iyi bir savaşçıydı ancak Han olabilmek için yeterli güce sahip değildi. Selçuk Bey bu mücadelesinden muvaffak olamayıp mağlup olunca tabi olduğu Kınık boyuyla birlikte başkent Yeni Kent den sürüldü ve daha doğuya, yine bir Uz şehri olan Cend’e sürgün edildi. Uzlar Selçuk bey tehlikesinden kurtulmuştu ancak Cend’e sürülen Selçuk bey ve idaresi altında bulundurduğu Kınık boyu oldukça güçlenmiş ve Cend’i sahiplenmişti. Bu olaydan bir yıl sonra Uzların vergi elçileri Selçuk Bey’den harç almaya gittiklerinde Selçuk Bey, Uz elçilerini kovarak vergi vermeyi reddetmiş, bir anlamda bağımsızlığını ilan etmişti. Müslümanlığı kabul eden Selçuk Bey, Uz elçilerine “Bundan sonra Gayrimüslimlere vergi vermeyeceğiz ve Cihat ilan edeceğiz” diyerek meydan okuyup Uz Devletine savaş ilan etmişti. Uzlar artık Kuzeyde Peçeneklerle mücadele ediyor, güneyde Kuman-Kıpçak Devletiyle savaşıyordu. Selçuk Bey de Uz tabiiyetini kabul etmeyerek Cend Şehrinden başkaldırıyordu. Üç cephe arasında kalan Uzların Hazar Denizinin güneyinde tutunamaz duruma gelmişlerdi. Peçeneklerin peşinden Kuzeye doğru ilerleyen göç hareketi daha da hızlandı (950).
Selçuk Bey vakasından kısa bir süre sonra Doğu Avrupa’dan güneye doğru yayılan Slav Knezliği Hazar Devleti ile mücadeleye girişmiş, Rusların Büyük İskenderi olarak anılan Svyatoslav Hazar Hanlığı ile giriştiği mücadeleyi kazanmıştı. Hazar Devletinin Slav mağlubiyeti sonrası yıkılma sürecine girmesiyle Hazar bölgesinde ortaya çıkan siyasi dengeler Uzların Hazar bölgesinde güçlenmesini sağladı. Uzlar, Kumanların baskılarına maruz kalarak İtil nehrine kadar ilerleyen göç hareketleriyle geniş bir coğrafya ya dağılmışlar ve Hazar Devletinin giderek zayıflamasıyla bulundukları coğrafyada güçlenme olanağı bulmuşlardı. Zira tabi oldukları Hazar Devleti hakimiyetini kaybedince bağımsızlıklarına kavuştular ve bağımsız bir devlet olarak geniş bir coğrafyayı sahiplendiler.
Uzların bağımsızlığına kavuşmasına rağmen Kumanların Uzlar üzerindeki baskıları devam etti. Kumanlar topraklarını genişlettikçe Uzlar kuzeye doğru kaymaya devam ettiler. Bunun yanında Selçuk Bey döneminde ortaya çıkan Selçuklu tehlikesi büyümeye devam ediyordu. Selçuklular giderek güçlenmiş, Selçuk Bey’den sonra yerine gelen Tuğrul ve Çağrı bey’ler hakimiyet alanlarını genişletmişlerdi. Coğrafi olarak Uzlara bağlı olan Selçuklular, Çağı Bey döneminde vergi vermeyi tamamen reddedince beraberinde daha büyük sorunlar ortaya çıktı.
Uzlar artık hem Karluklarla, hem Kumanlarla, hem de Selçuklularla ihtilaflı duruma geldiler. Üstelik Güneyindeki Kuman-Kıpçak baskısı devam ediyordu. Tüm komşularıyla mücadele etmek zorunda kalan Uzların Hazar coğrafyasında tutunmaları imkansız hale gelmişti. Uzların Hazar bölgesindeki hakimiyetleri 970’li yıllardan sonra tamamen ortadan kalktı. Kuman-Kıpçak akınlarıyla İtil Nehrine sürüklenen Uzlar, önlerindeki Peçeneklerin peşinden giderek İtil nehrini geçip Kuzey Avrupa’ya ulaştılar.
970 yılına gelindiğinde Uzların Hazar bölgesindeki hakimiyetleri tamamen ortadan kalkmıştı. Kuman-Kıpçak akınlarının artmasıyla Kuzey Hazar yolundan Kuzey Karadeniz’e doğru ilerlediler. Üstelik baskı uyguladıkları Peçenekler de burada güçlenmiş ve Bizansın himayesi altına girmişti. Kuman-Kıpçak akınlarıyla batıya doğru ilerlemek zorunda kalan Uzlar, önlerindeki Peçenekleri batıya sürükleyerek hem Peçeneklerle hem Kumanlarla mücadele ederek git gide zayıfladılar.
Uzların Kuzey Karadeniz bölgesindeki varlıkları bir süre daha devam etmişse de bu zorlu coğrafya Uzlar için ulaşılabilecek son nokta olmuştu. Batıda Peçenekler Roma İmparatorluğunun muhafazasına girmiş, doğuda Kuman-Kıpçak akınları engellenemez şekilde artmıştı. Uzların bu zorlu coğrafyadaki varlıkları 1068 yılına kadar devam etmişse de Kuman-Kıpçak akınlarına karşı koyamayıp art arda aldıkları mağlubiyetlerle yıkılarak Kuman-Kıpçak devletine tabi hale geldiler. Asya Türklerinin en kalabalık boylarından biri olan Oğuzlar, mücadeleler ve göçlerle Avrupa’nın Kuzeyine kadar ulaşıp, yıkıldıktan sonra Doğu Avrupa’daki Türklüğün temellerini oluşturdular.
Uzlar (Oğuzlar)
Türk Tarihinin İç Asya döneminde başrolü oynayan Aşina sülalesini içinde barındıran Oğuzlar, İkinci Göktürk Devletinin yıkılmasıyla ana yurtlarında tutunamamışlardı. Zira Göktürk Devletinden sonra Ötüken’e sahip çıkan Uygurlar, Dokuz Oğuz, Basmıl ve Karluk boylarını bir araya getirmiş ve sahiplenmiş, Aşina sülalesini de saltanat ailesi dışında tutmuşlardı.