Mısır piramitleri… Yüzyıllardır büyüleyici görüntüleriyle yalnızca turistleri değil, tarihçileri, arkeologları ve hatta komplocuları bile peşinden sürükleyen dev yapılar. Ancak son yıllarda gündeme gelen bir iddia, piramitlerin yalnızca görünen kısmıyla değil, yeraltındaki potansiyel sırlarıyla da konuşulmasına neden oldu: Giza Piramitleri’nin altında devasa bir yeraltı şehri olabilir mi?
Bazı araştırmacılar bu soruya büyük bir "Evet!" cevabı verirken, bilim dünyasının büyük bölümü ise kaşlarını çatıp derin bir "Hmm…" ile yetiniyor. Gelin, bu iddianın kökeninden bugüne kadar uzanan tartışmaları, tarihsel bağlamı ve bilimsel değerlendirmeleriyle birlikte detaylıca inceleyelim.
İddianın Ortaya Çıkışı ve Radar Verileri
İtalya’nın Pisa Üniversitesi’nden Profesör Corrado Malanga liderliğindeki bir araştırma ekibi, yeraltı radarı (GPR) ve elektromanyetik rezonans taramaları yardımıyla Giza Platosu altında büyük bir yapı kompleksi tespit ettiklerini açıkladı. Bu yapılar arasında dikey şaftlar, spiral merdivenler ve geniş galeri benzeri alanlar olduğu iddia edildi. Malanga’ya göre bu oluşumlar, yaklaşık 1.220 metre derinliğe kadar uzanıyor ve piramitlerin üst kısmından bile 10 kat daha büyük bir alan kaplıyor.
Tabii bu büyüklük, akıllara ister istemez şu soruyu getiriyor: “Eğer bu yapı gerçekten oradaysa, neden bugüne kadar kimse keşfetmedi?” Araştırma ekibi, bu dev yeraltı kompleksinin şimdiye dek bilinçli olarak görmezden gelindiğini ya da çeşitli teknik sınırlamalar nedeniyle gözden kaçtığını ileri sürüyor.
Herodotos'tan Cayce’ye: Tarihi Kökler
Aslında Giza’nın altında bir şeylerin gizlendiği düşüncesi, yeni bir fikir değil. Antik Yunan tarihçisi Herodotos, Mısır’ı ziyaret ettiği sırada labirent benzeri yapılardan bahseder. Bu ifadeler yüzyıllar boyunca farklı yorumlara açık kalmıştır.
-
yüzyılda Fransız akademisyenlerin bazıları, Giza’nın altının henüz yeterince araştırılmadığını savunarak bu alanda alternatif teoriler üretmişti. Ancak en tartışmalı isimlerden biri, 20. yüzyılın başında sahneye çıkan Amerikalı medyum Edgar Cayce oldu. Cayce, transa geçerek yaptığı “okumalar”da, piramitlerin altında “Kayıtlar Salonu” (Hall of Records) adında kayıp Atlantis uygarlığının bilgilerini barındıran bir arşiv bulunduğunu iddia etti. Ona göre bu bilgi merkezi, insanlık tarihine dair en büyük sırları barındırıyordu.
Bilim Ne Diyor?
Peki, bu iddiaların bilimsel dayanağı var mı? Görüşler ikiye ayrılmış durumda:
-
Olumlu Bakanlar: Radar verilerinin yüzey altı yapılarını gösterebildiği biliniyor. Bu nedenle bazı arkeologlar, belirli anomalilerin gerçekten bir yapı kompleksine işaret edebileceğini kabul ediyorlar. Ancak bu görüşler, genellikle “daha fazla kazı ve veri gerek” notuyla destekleniyor.
-
Eleştirenler: Radar uzmanı Profesör Lawrence Conyers, bu derinlikte net veriler elde etmenin mümkün olmadığını belirtiyor. Ona göre radar sinyalleri bu kadar derine nüfuz edemez ve bahsedilen “anomaliler”, jeolojik katman farklılıkları ya da doğal oluşumlar olabilir.
Eski Mısır Antikalar Bakanı Mamdouh al-Damaty ise oldukça net: “Bu tür teoriler heyecan verici olabilir ama hiçbir arkeolojik dayanağı yok. Giza’da onlarca yıl boyunca yapılan araştırmalar sırasında böyle bir yapı kompleksine dair en ufak bir kanıt bile bulunmadı.”
Popüler Kültür ve Komplo Teorileri
Giza Piramitleri’nin altında gizli bir şehir olduğu fikri, yalnızca bilimsel çevrelerde değil, aynı zamanda popüler kültürde de büyük yankı buldu. Sayısız belgesel, YouTube videosu ve roman, bu temayı işliyor. Netflix’te yayınlanan bazı belgesellerde “kayıp uygarlıklar” ya da “kadim sırlar” başlığı altında bu iddialar romantize ediliyor.
Ancak burada kritik bir sorun devreye giriyor: Gerçek bilimle spekülasyon arasındaki çizgi, halk nezdinde sıklıkla bulanıklaşıyor. Bu da hem arkeologların işini zorlaştırıyor, hem de kamuoyunun beklentilerini gerçek dışı hale getiriyor.
Neden Hâlâ Bu Kadar İlgi Görüyor?
Bir şehir düşünün: Devasa, yeraltında ve binlerce yıl boyunca kimse fark etmemiş. İnsan zihni bu fikre direnemez. Çünkü bu tür düşünceler, insanlığın bilinmeyene duyduğu açlığı besliyor. “Ya gerçekten varsa?” sorusu, belki de bin yıldır soruluyor. Üstelik antik Mısır gibi hâlâ sırlarla dolu bir medeniyet söz konusu olduğunda, bu tür söylentiler neredeyse kaçınılmaz.
Bu ilgiyi canlı tutan bir başka etken de Giza’nın turistik ve kültürel değeridir. Her yeni iddia, milyonlarca insanın dikkatini bölgeye çeker; bu da ister istemez akademik çevreleri açıklama yapmaya zorlar.
Gerçek Ne?
Bugüne kadar yapılan kazılar, radar taramaları ve yüzey araştırmaları, Giza Platosu’nun büyük kısmının haritalandığını gösteriyor. Evet, hala araştırılmamış alanlar var. Ancak bu alanların, “dev bir şehir” barındıracak kadar büyük ve organize olması gerektiğine dair somut bir kanıt bulunmuyor.
Ancak bu iddialar, antik uygarlıklara olan ilgiyi besliyor. Belki de burada önemli olan “doğru mu, yanlış mı?” değil; bu tür söylentilerin bizi tarih, arkeoloji ve bilimle yeniden buluşturmasıdır.
Sonuç: Giza’nın Altındaki Cevap, Zihnimizde Saklı
Giza Piramitleri’nin altında bir şehir olabilir mi? Belki. Ancak bugüne kadar elde edilen veriler bunu kanıtlamaktan çok uzak. Öte yandan bu fikir, modern insanın merak duygusunu harekete geçiriyor ve kadim uygarlıklara karşı duyulan hayranlığı pekiştiriyor.
Belki de gerçekten orada bir şeyler vardır — ama asıl soru şu: Bulmak istiyor muyuz, yoksa sadece hayal etmek bize daha mı çok zevk veriyor?