Göstermiş olduğunuz ilgi ve teveccüh için teşekkür ederek başlamak isterim.
Araştırmalarımı kaydettiğim bir araç olarak kullanmaya başladığım bu platform, aradan geçen 20 yıl zarfında her ay milyonlarca kişiye ulaşan bir bilgi kaynağına dönüştü. Bu da beni kendi meraklarımın peşinden koşmaktan öteye taşıyıp toplumsal tarih bilincini pekiştirme gayretine teşvik etti. Bu minvalde tüm şeffaflığıyla ve telif beklentisi olmaksızın çalışmalarımı milli tarih şuurunun gelişmesi maksadıyla paylaşmaya devam edeceğim.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; çalışmalarımın amacı literatüre hizmet etmek ya da akademik materyallerden mürekkeb bir kaynak alternatifi sunmak değildir. Doğrudan doğruya toplumsal tarih şuurunun tesisi amacıyla, Türk Tarihinin yadsınamaz gerçeklerinin batı merkezli tarih anlayışının Milli Tarih şuurumuza vurduğu prangalardan kurtulup zihnimize, kalbimize ve ruhumuza tesir etmesine gayret ediyor olacağız.
Bu noktada şuna da açıklık getirmek isterim ki; Tarihin bir bilim olduğu şuurundan, bilimsel yöntemlerden ve rasyonel akıldan taviz vermeden, hurafe, uydurma, zorlama, v.b. sentetik bilgilere itibar etmeden, gerçek anlamı ile hakikatler üzerinden terkib-tenkit prensibiyle hareket gediyor olacağız.
Akademik ve literatür kaygımızın olmayışı ile ilgili çokça soru ve eleştiri aldık. Bu vesileyle tekrar açıklıyor olalım. Evvela akademisyenlere, değerleri hocalarımıza, eğitim görevlilerine ve çalışmalarımızı takip eden tarih öğrencilerine yaptıkları iş münasebetiyle saygı duyduğumuzu, çalışmalarımızla ilgili de çok kıymetli hocalarımla istişare ettiğimi ifade etmek isterim. Bizde çalışmalarımızda akademik verilerden çokça istifade ediyoruz ve aslında aynı akademik yöntemleri uyguluyoruz. Ancak maalesef ki; ülkemizde akademik anlayış, 1950 sonrasında batı merkezli bakış açısının tahakkümü altına girmiş durumda. Vakıa bu anlayışın tüm akademisyenlerimize tesir ettiğini söyleyemeyiz, ancak söz konusu akademik mecra olunca yadsınamaz gerçekler batı merkezli ön yargıların süzgecinden geçmeden literatüre girememekte, girse dahi amansız ve umarsız şeklide tenkit edilmektedir. İşte bu noktada bilimin ve aklın yerini batı merkezli ön yargının samimiyetsiz engellemelerine teslim etmiş oluyoruz.
Bu nedendendir ki; Batı Literatürü, ne zaman Türk Tarihine temas eden bir bulgu ile karşılaşsa, bu bulguyu Türk demekten imtina ederek Turanid gibi anlamsız ve tarihsel karşılığı olmayan bir mefhuma havale etmiştir. Aynı şeklide Türk Kültürünün bozkırın komplikasyonlarına göre geliştirdiği yaylak-kışlak yaşam biçimini başıboş göçebelik ve barbarlıkla tasfir etmektedir. Açık şekilde ardında sayısız yazılı belge bırakmış olan Türk Medeniyetinin kullandığı yazı sistematiğini, telif edilebilecek başka bir millet bulunmadığı halde hiçbir bilimsel karşılığı olmaksızın anonim ve sahipsiz addetmekte ve runik demektedir.
Maalesef bu mahsurlu, maksatlı ve ön yargılı genel kabuller Türk Tarihinin aydınlatılmasına ve toplum nezdinde bir milli şuurun tevafukuna mani oluyor, sahip olduğumuz tarihsel mirası milli şuurumuza tahakkuk ettirmemize engel teşkil ediyor.
İşte bu sebeplerden ötürü günümüz Tarih Bilimcilerinin kahir ekseriyetle zihninde örülmüş olan batı merkezli ön yargıları reddediyor, ancak bilimin ve aklın ışığında, belki de Türk Tarihini yeniden yazma cüretini gösteriyoruz.
Araştırmalarımı, çalışmalarımı ve bu minvalde ortaya koyduğum makaleleri, fevkalade bir paranoya ve taassupdan uzak bir bakış açısıyla, ancak yadsınamaz gerçekleri de akademik ön yargıların cenderesine girmeden neşrediyor olacağım.
Kaynakça ve Bilimsel Veriler
Biliyorsunuz ki Tarih, yazılı nakil ve tevatürlerin günümüze kadar ulaşabilen kalıntılarıyla ve ancak bize nakledilebildiği kadarıyla aydınlatılabiliyor. Elbette arkeolojik, etimolojik, filolojik ve pek çok yan bilim dallarıyla desteklenmesiyle somutlaşıyor yahut izi sürülebilir teori ve tezleri besleyebiliyor. Bu doğrultuda yaptığımız tüm araştırmalarda pek çok kaynak, bulgu ve belgeden istifade ediyoruz. Bu kapsamda da hurafi, dayanaksız, tahayyül ve yakıştırma veriden uzak duruyoruz.
Çalışmalarımızı hazırlarken faydalandığımız kaynaklar, kaynak çeşitliliğine göre kimi zaman iki, üç kimi zaman 5-6 ayrı kaynağın çapraz ve ters okumalarıyla hazırlanıyor. Bu sebeple kaynakçalar, alelade bir terkip ve alıntılardan mürekkeb makaleler olmaması hasebiyle akademik yazı formunda değil, faydalanılan kaynakların indeksi şeklinde paylaşılmaktadır. Dolayısıyla makalelerimizi okurken akademik alışkanlıklarınızı terk etmeniz, eğer akademik bir amaçla kullanacaksanız kolay yoldan alıntıyı kopyalamak yerine ilgili kaynağın ilgili konudaki açılımını bizzat tetkik etmeniz gerekir. Unutmayın ki burada okuyacağınız çalışmalar literatüre hizmet etmek için değil doğrudan tarih şuuruna temas etmek için hazırlanmıştır.
Hakkımda,
Meraka mucip olacaktır düşüncesiyle kendimi de takdim etmem gerekir diye düşünüyorum. Belki de ilham yahut ibrete vesile olabilir diye tasavvur ederek okuyunuz.
İstanbul'un kıyı semtlerinden birinde, alelade bir ailenin ferdi olarak yetiştim. Okul hayatım boyunca daima derslerinde başarısız bir çocuk olduğum gerçeğini kabul ederek Muhasebeci olarak bitirdiğim Lise'den sonra üniversiteyi yarım bırakıp esas ilgi alanım olan Bilgisayar Programcılığı ile hayatımı idame ettirmeye karar verdim. Bugün, bilişim üzerine faaliyet gösteren bir şirketin iştirak sahibiyim.
Tarih ile münasebetim ve tutkum 90'lı yıllarda, Lise talebesi olduğum dönemde zuhur etti. Her ne kadar bu alanda kendime bir istikbal düşlemesem de devam eden yıllar boyunca iş hayatım dışında kalan vakti kahir ekseriyetle tarih araştırmaları ve merakıma hakim olamadığım, kim-nasıl-nezaman sorularına yanıt arayarak geçirdim. Aradan geçen 20 yıl zarfında pek çok sorunun yanıtını bulmuş olsam bile cevaplarını aradığım soruların sayıca azalmadığını söyleyebilirim. Bu minvalde yanıtı bulduğum soruların yanıtlarını burada paylaşıyor, henüz yanıtlayamadığım soruların peşinde koşmaya devam ediyorum.