Tarih Bilimi, ele aldığı kaynakları eleştirerek kaynak hakkında her yönüyle bilgi sahibi olmaya çalışır. Burada eleştiri önce anlamaya çalışmak ardından değer atfetmek için kullanılan bir usuldür. Örneğin bir belgenin gerçekliğinin anlaşılması, bulunan eski bir paranın sahte olup olmadığının tespiti, bir fotoğrafın sahte olabilmesi gibi ihtimalleri değerlendirerek araştırmacının kaynağın güvenilirliğini muhakeme edebilmesini sağlar.
Eleştiri yöntemi iki yolla gerçekleştirilir; Dış Eleştiri (Kaynak), İç Eleştiri (Olaylar).
Kısaca özetleyecek olursak; Dış Eleştiri malzemenin belge değeri olarak vasfını tetkik eder. İç Eleştiri ise malzeme/materyalin içeriğindekilerin doğruluğunu derecelendirir, gerçekçiliğini ortaya koyar.
Tarihçiler, bir belge yahut malzemenin belge değeri vasfına sahip olduğundan emin olmalıdır. Bu nedenle İç/Dış Eleştiri yapma zorunluluğu söz konusudur.
Dış Eleştiri
Dış eleştiride eser hakkında temel tanıtıcı bilgiler ve eser hakkında akla gelen ilk sorular incelenir. Yazarı, yazıldığı yer, yazım tarihi, v.b. bilgiler Dış Eleştiri kapsamında ele alınır. Kısaca inceleyelim;
Eser Yazarının adının belirlenmesi Dış Eleştirinin ilk adımıdır. Genellikle eserin kapağında ya da ilk sayfasında yazılıdır. Ancak kapak hasar görmüş ya da mevcut değilse bu durumda içerikten bu bilgiye ulaşılmaya çalışılır. Bu işlem konunun uzmanlarınca yapılan çalışmalarla neticelendirilir. Alelade bir çalışma olmayıp bir uzmanlık alanı halini almıştır. Ancak araştırmacı Kütüphane kataloglarına güvenmemeli ve kendi tenkidini yapmalıdır.
Yazılış Tarihinin Belirlenmesi de önemli bir dış eleştiri adımıdır. Yazma eserlerde genellikle eserin sonunda ki Kolofon (Ferağ) bölümünde bulunur. Eser kopya ise yazılış tarihi kullanılarak esas eserin yazım tarihi ile karşılaştırılır.
Eserin Yazım Yerini tespit etmekle süreç devam eder. Bu bilgi de yine kolofonda belirtilmiş olabilir. Bu bilgiye rastlanmıyor ise yazım üslubu, kelime kullanım alışkanlıkları ve telaffuz ağzının (şive) yazıya yansımaları dikkate alınarak yazım yeri ile ilgili fikir edinilebilir.
Eserin Orijinalliğinin Tespiti de Dış Eleştiri adımlarından biridir. Eser tüm tenkitlerden geçtikten sonra orijinal ise yani nakledilmemiş hali ise eser kaynak niteliğine sahip hale gelir. Eserin orijinali bulunamıyor ise bu durumda kopyalar arasında en tercih edilebilir olanı tespit edilir.
En İyi Kopyanın Belirlenmesi eserin orijinalinin bulunamaması durumunda tercih edilir. Yazarı tarafından kaleme alınan eser en güvenilir olanıdır elbette. Ancak bulunamaması durumunda en iyi kopyasından istifade edilmesi gerekir. Bu yöntem genellikle tüm kopyalar bir araya getirilerek kıyaslanır. En iyi kopya belirlendikten sonra kalan kopyalarda kendi arasında kıyaslanır ve farklı oldukları bölümler işaretlenerek "tenkitli metin" haline getirilir. Diğer bir yol ise kopyanın muhtelif yerlerinden elde edilen ve başkaca kaynaklardan doğrulanması mümkün olan tarih, yer isimleri, tabirler, v.b. analiz edilerek kopyanın güvenilirliğinin analiz edilmesidir.
Belgelerin Eleştirisi (Diplomatik Tenkit) Kitap niteliği olmayan Belge sınıfında değerlendirilen Arşiv malzemelerinin eleştirisidir. Bir belgenin kaynak niteliğine sahip olup olmadığının tespit edilmesi ilgili belgenin gerçekliği ve yazılış yerinin tespit edilebilmesiyle mümkün olur. Belge eğer orijinal ve özgün ise bu durumda tenkit edilmesine gerek yoktur. Ancak bir kopya belge ise bu durumda hassas bir inceleme gerekir. Bunun yanında belgenin yazım ve çıkış yerinin tespiti de mühimdir. İlgili belgenin hangi devlet dairesinden yahut makamdan çıktığını tespit etmek gereklidir. Son adımda belge ile ortaya konan kararın uygulanıp uygulanmadığıdır. Belge bir emir, hüküm yahut karar metni olabilir ancak uygulanmış olduğundan emin olmak için ilgili belgenin yürürlüğe girmiş olduğundan da emin olunmalıdır.
İç Eleştiri
Dış eleştirinin yapılmasına müteakip süreç iş eleştiri ile tamamlanmalıdır. Eserin/malzemenin içeriğindeki bilgilerin gerçekliğini tespit etmek amacıyla iki adımda uygulanır; Yazarın Eleştirisi ve Olayların Eleştirisi.
Yazarın Eleştirisi eser müellifinin yaşamı, karakteristik özellikleri, dini ve siyasi inançları gibi faktörler dikkate alınarak ortaya konan aşamadır. Yazar belli bir konuda taassup sahibi olabilir ya da değer yargıları yorumlarını etkilemiş olabilir. Bu bilgiler eserde geçen hususların hangi bakış açısıyla yazıldığını anlamamıza yardımcı olur.
Olayların Eleştirisi ise eserde geçen konunun kapsam ve mahiyetiyle incelenmesiyle gerçekleştirilir. Konu edilen yerler ve olaylar mümkünse diğer kaynaklardan kontrol edilerek gerçekliği tenkit edilmelidir. Yazar belli bir konuda abartı, mübalağa yapmış olabilir yahut şahit olmadığı olayları şahit olmuşcasına anlatıyor olabilir. Aynı şekilde yazar aslında yazdığından daha fazlasını anlatmak istiyor da olabilir. Olayların tenkidi ile yazarın konuya tarafsız mı yoksa genel kabullerle mi yaklaştığını anlamamızı sağlar.
Eserin Değerini Belirleme
Tenkitler sonrasında çalışılan eser hakkında bir çıkarım yapılarak esere bir değer atfedilir. Eserde tenkit neticesinde kusurlu bulunan noktalar varsa nedenlerinin araştırılması zorunludur. Kusurlu bulunan noktaların kasıtlımı yoksa makul sebeplerden mi kaynaklandığı ortaya koyulduktan sonra eserin/belgenin genel olarak itibar edilebilir bir kayıp olup olmadığına kanaat getirilir.
Yöntem Tartışmaları
Evvelden beri Tarihin bir bilim olup olmadığı tartışıla gelmiştir. Genel kabul; deneylerle bulgu elde edilebilen dalların bilim olarak kabul edilmesi yönündedir. Bu nedenle sosyal bilimler esasında bir bilim dalımıdır sorusu tartışıla gelmiştir ve halen tartışılmaktadır.
Sosyal Bilimde Bilim Nerede? sorusu tarih, sosyoloji, v.b. dallar bilim çerçevesi içerisinde yer almalımıdır sorusunun özetidir diyebiliriz. Burada ortaya çıkan çağdaş kabul sosyal bilimleri bilim yapan araştırma yöntemleridir şeklinde özetlenebilir. Buradan hareketle Sosyal Bilimlerde üç anlayış ve yöntem bulunur; Pozitivist, Yorumlayıcı ve Eleştirel.
Pozitivist Yöntem Auguste Comte (1789 - 1857) tarafından geliştirilmiş, en önemli takipçilerinden Emile Durkheim tarafından devam ettirilmiştir. Comte'ye göre toplumsal yaşam da doğal yaşam gibi nesnel gerçekliğe sahiptir. Doğa bilimlerinde olduğu gibi nesnel bir gerçeklik söz konusudur ve niceliksel veriye dayalı yöntemler kullanılarak ele alınabilir. Doğal yaşamın da toplumsal yaşam gibi bir serüveni olduğunu ileri süren Comte, sosyal bilimlerin de doğa bilimleriyle aynı yöntemler kullanılarak ele alınabileceğini öne sürer. Hatta toplumsal yaşamın da yer çekimi gibi belli ve değişmez kurallara sahip olduğunu savunur. Pozitivist yöntemde sosyal bilimler, doğa bilimlerine göre farklı çalışma konularına sahip olduğu için farklı teknikler kullanılarak ele alınır. Bu iddiasını bir adım daha ileri taşıyan Comte, potizivist yöntemin yalnızca sosyal bilimler alanında değil doğa bilimleri alanında da benimsenmesi gereken bir yöntem olduğunu ileri sürer.
Comte'ye göre toplumların düşünce yapıları üç aşamadan geçmiştir; Teolojik - Metafizik - Pozitif. İnsan önce herşeyi olağanüstü güçlerle açıklamaya çalışmış, ardından soyut kavramlarla anlamlandırmayı denemiş, nihayet bilimsel olarak anlamlandırmaya başlamıştır.
Pozitivizmin en önemli takipçilerinden olan Emile Durkheim toplumu biyolojik organizmaya benzeterek "farklı işlevleri üstlenen parçalardan oluşur" der. Ancak gerek Comte gerek Durkheim, toplumsal olguları nesne gibi ele alarak hümanist olmayan bakış açısıyla hareket etmeleriyle eleştirilmiş ve bu bakış açısının sınırlı olduğu yönünde eleştirilere maruz kalmıştır.
Yorumlayıcı Yöntem Alman Sosyolog Max Weber (1864-1920) ve Alman Filozof Wilhelm Diltey'e (1833-1911) kadar geriye gider. Pozitivizmi pek çok noktada eleştirir. Örneğin doğa biliminde kullanılan yöntemlerin sosyal bilimler için sorun oluşturduğunu ortaya koyar. Doğa mekanik yasalarla değerlendirilirken toplumlar insanların eylemleriyle şekillenirler. Yorumlayıcı yöntemde Hermenuatiği (Yorum Bilgisi) referans alır ve yorumlara dayalı teori ve yöntemlerle sonuca ulaşmaya çalışır. Diltey'e göre doğa bilimleri açıklamaya yönelikken sosyal bilimler toplumların tarihsel ve kültürel gerçekliğini anlamaya yöneliktir. Yani toplumsal eylemlerin nesnelleştirilmiş gibi ele alınması doğru değildir der. Aynı şekilde pozitivistelr toplumsal gerçekliği gözlemlenebilir, algılanabilir olarak ele alırken yorumlayıcı yöntem gerçekliği bireylerin anlamlı eylemleri sonucu ortaya çıktığını savunur.
Yorumlayıcı Yöntemde toplumsal düzen doğal bir düzen gibi değildir, kurulu ve kurgusal bir düzendir. Bireylerin dünyayı yorumlama çabası dışında bir gerçekliği kabul etmez.
Eleştirel Yöntem günümüzde sosyal bilimlerin benimsediği yöntemdir diyebiliriz. Kökeni Karl Marx'a (1818-1883) ve Sigmun Freud'a (1856-1939) kadar uzanır. Bu yöntem Pozitivist bilimi dar, anti-demokratik ve aklın kullanımında hümanist olmamakla eleştirir. Yorumlayıcı yönteme ise değer verir. Aynı şekilde pozitivist yöntemde olduğu gibi görünene değil görünenin ardında olana odaklanır. Eleştirel yöntemde temel esas diyalektik tir. Diyalektik; paradoksal süreçleri keşfetmeye ve anlamlandırmaya çalışmaktır. Buna göre doğru bilginin üstü yanılgılar, mitler ve çarpıtmalarla kaplanmıştır. Diyalektik ile eleştirel sorular sorarak bu kabuğu kırar.