Her bir toplum, kendini diğerlerinden ayırt edilebilir kılmak için müstakil ve müşahhas semboller kullanır. Bayrak, Totem, Unvan, Destan, v.b. kendilerini tanımlayan ve betimleyen unsurlar, tarihin bilinen en eski toplumlarında, hatta devletlerin söz konusu olmadığı kabile ve klan düzeninde yaşadığımız dönemlerden bu güne varlığını koruyan bir tür fenomendir.
Bildiğimiz kadarıyla, bayrağı bir ulusal simge olarak kullanan ilk toplum Romalılardı. Günümüzde ulusları temsil eden Bayrak kullanımı ise orta çağda popüler hale geldi. Öncesinde, her ulus kendini çoğunlukla hanedan aileleriyle, bazen de coğrafi yahut ilahi tanımlarla betimliyorlardı. Bkz, Asur, Babil, Hatti, v.b.
Bir diğer betimleme türü de totemlerdir. İnsanoğlu, henüz avcı-toplayıcı usulde yaşarken bile içerisinde bulunduğu aile ve klanı ayırt edilebilir kılmak için totem hayvanları tercih etmiştir. Bu davranışın temel motivasyonu siyasi bir otoriteyi belirtmek değil, felaketle sonuçlanabileceğini tecrübe ettikleri akraba evliliklerinin önüne geçmekti. Erkek bireyler, klanlarının totem hayvanlarını bir tür soyisim gibi kullanmış, kadın bireyler, bugün olduğu gibi patriarkal gelenek üzere, evlendikten sonra totemini, yani soyismini değiştirip yeni klanın bir üyesi haline gelmiştir. Bugün bile Afrika, Güney Amerika, Uzak Asya ve Sibirya’da bu gelenek en kadim haliyle yaşatılmaktadır.
Bugün Türkler için Bozkurt, tüm Türk toplumlarını kapsayan, adeta siyaset üstü bir etnik simge olarak düşünülür. Oysa bu olgunun tarihsel derinliği bizi biraz şaşırtacaktır. Zira Kurt, aslında tüm Türk toplumlarını değil, Göktürk Devleti’ni kuran Aşina sülalesinin klan ongunu, yani totemiydi. Göktürk siyasi ekolünden tevarüs eden bir kısım Türk devletleri, meşruiyetlerini ortaya koymak adına kendilerini Göktürklerin varisi olarak tanımlamışlardır. Örneğin Hazarlar, Uygurlar, Selçuklular, v.b. Bu Türk toplumları, varisi olduğunu iddia ettiği üzere Göktürk ongununun, dolayısıyla Aşina klanının totemini sahiplenmiş ve muhtelif alanlarda kullanmıştır. Ancak bu ongunu kullanmayan Türk toplumları da vardır. Örneğin Karahanlılar’ın totemi Buğra (Deve), Kırgızların totemi Köpek’tir.
Osmanlı Döneminde Bozkurt İzleri
Büyük Selçuklu döneminde, devlet idaresinin teşekkülü çok uluslu bir yapı arz ettiğinden Bozkurt imgesine pek rastlanmaz. Ancak Orta Asya’dan Anadolu’ya akan Türk göçleri, bu totemi önce Anadolu Selçuklu, ardından Osmanlı ve nihayet Cumhuriyet dönemine kadar ulaştırmıştır. Bu konuda çokça örnek olmasına rağmen birer örnekle ifade etmek yerinde olur. Dulkadiroğlu beyliğinin en kudretti hükümdarı Alâüddevle Bozkurt Bey, doğrudan bu totemi isim olarak kullanmıştır. Fatih Sultan Mehmet döneminde Rodos şövalyelerini mağlup eden denizci Kurdoğlu Muslihiddin Reis, bu ongunu unvan olarak kullanmıştır. Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren yenilenen köy/kaza isimlerinde Bozkurt isimli beldelere sıkça rastlanır.
Cumhuriyet Döneminde Bozkurt İzleri
Osmanlı’nın son dönemlerinde, kötü gidişe çözüm olması ümidiyle yeni ideoloji arayışları ortaya çıkmış, önceleri çok uluslu bir model olarak Osmanlıcılık ile gayrimüslim azınlığı kapsayacak bir model ortaya konmuştu. Ancak gayrimüslimlerin isyanlarıyla bu modelin pragmatik bir karşılığı olmadığını anlaşılmış, yerine “İslam Birliği” motivasyonu ile İslamcılık modeli benimsenmişti. Mısır, Hicaz, Şam ve Irak’ın kaybedilmesi üzerine bu ideoloji de geçerliliğini yitirdi. Böylelikle 19. Yüzyılın ortalarından itibaren, Azerbaycan mütefekkirlerinin ortaya attığı Türkçülük fikri yükselişe geçti ve kurtuluş savaşı sonrasında tam anlamıyla bir devlet politikası haline geldi. Özellikle Mustafa Kemal Atatürk’ün “fikirlerimin babası” olarak andığı büyük düşünür Ziya Gökalp’in sosyolojik temellere oturttuğu Türkçülük anlayışı, cumhuriyetin ilke ve politikalarını belirleyen siyasi doktrin haline geldi.
Cumhuriyetin ilk yılları, Türkçülük anlayışının bir yansıması olarak Bozkurt simgesinin öne çıkartıldığı yıllar oldu. 1927 yılında tedavüle sokulan banknotların üzerindeki Bozkurt ibaresi, Atatürk dönemi Cumhuriyetin simgesi haline geldi.
Yine bizzat Atatürk tarafından, yürürlüğe giren soyadı kanunuyla birlikte, mahiyetinde bulunan ve değer verdiği kimselere Bozkurt soyismini önermiştir. Cumhuriyet döneminde hukuk sisteminin temellerini atan Mahmut Esat Bozkurt, bu isimlerden biridir.
Bozkurt simgesi, sosyal hayat içerisinde sıkça kullanılmıştır. Bizzat Atatürk’ün önerisiyle meşale tutan Bozkurt simgeli posta pulları, Bozkurt markalı sigaralar, cumhuriyetin ilk yıllarında Bozkurt sembolüne verilen önemin göstergeleridir.
Yakın Tarihte Bozkurt İzleri
Bozkurt simgesi, cumhuriyetin kuruluş yıllarında kültürel bir simge olarak kullanılagelmiş, ancak Atatürk’ün vefatı sonrası, 2. Dünya Savaşı yıllarında değişen küresel dengeler, bu imgenin kullanım alanını baskılamıştır. Özellikle yükselen Sovyet tehdidine karşı komünizm karşıtı siyasi oluşumların Bozkurt simgesini kullanıyor olması ve hatta Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi olan Türkçülüğün Türk-Sovyet ilişkilerine gölge düşürebilecek olma ihtimali, devlet politikalarındaki değişime paralel olarak Bozkurt simgesinin Türkçü ve Milliyetçi kitleler tarafından sahiplenilmesine yol açmıştır. 1950’lerden itibaren ise daha muhafazakâr ve mutedil siyaset güden Menderes iktidarı döneminde Türkçülük bir muhalefet kitlesi, Bozkurt ise hâkim ideolojinin kendisine rakip gördüğü bir kitlenin sembolü haline gelmiştir.
60’lı ve 70’li yıllarda daha seküler bir milliyetçilik tanımı ortaya koyan Nihal Atsız ve daha muhafazakâr bir duruş benimseyen Alparslan Türkeş taraftarlarının, sağ-sol çatışmalarının tarafları olmaları dolayısıyla, Bozkurt simgesi de kaçınılmaz olarak şiddet ve çatışmaların bir unsuru olarak görülmeye başlandı. 80’li yılların siyasi yasaklı yılları, bu algıyı bir süre örtse de nihayet 90’lı yıllardan itibaren Bozkurt, yeniden ve daha güçlü, ama bu kez daha kısıtlı bir kesimin kullandığı bir sembol halini aldı.
Berlin duvarının yıkılması, Sovyetlerin dağılması, ABD’nin orta doğudaki faaliyetlerini arttırması gibi faktörler, Türk siyasetinde de bir kısım değişimlere yol açtı. Bağımsızlığına kavuşan Azerbaycan’da yükselen milliyetçilik, henüz siyasi yasakların kalkmış olduğu Türkiye’de ki milliyetçilik akımı ile etkileşime girdi. Bakü’ye yaptığı ziyarette kendisini karşılamaya gelen Azerbaycan Türklerinin elleriyle yaptıkları Bozkurt işaretini gören Alparslan Türkeş, bu simgeyi partisinin sembolü haline getirerek, Bozkurt sembolünü yeniden popüler hale getirdi.
2000’li yıllardan itibaren yükselişe geçen milliyetçilik akımı, bir yandan Ülkücülerin ancak diğer yandan daha seküler bir tutum benimseyen Türkçülerin de aynı sembolünü kullanmasıyla Bozkurt, daha genel, daha kültürel, daha olağan ve hayatın içinden bir simge haline geldi.