Sümer Döneminde şehir devletlerden oluşan çok merkezli bir yapı söz konusuydu. Bu kentler bir araya gelerek ortak bir merkezi yönetim etrafında toplanamamışlardı. Sümer Medeniyetinin kuruluşunda coğrafyanın yerlileri olan Samiler, Asya'dan gelen göçlerle bölgeye yerleşen göçerlerin tahakkümü altına girmişler ancak her halükarda Sümer Medeniyetinin unsurlarından biri olarak varlığını devam ettirmişlerdi. Nihayet Akad Kralı Sargon'un kurduğu Akad İmparatorluğu bölgeyi tümüyle hakimiyeti altına almış ve şehir devletler bir İmparatorluk unsuru haline gelmiştir.
Akad döneminin kronolojisi net olmamakla birlikte -2340-2159 yılları arasında var olduğu kabul edilir. Bağdat'tan Nippur'a kadar uzanan bölgede hakimiyet kuran Sargon, ilk büyük başarısını Uruk kentine yaptığı saldırıyla elde etmiştir. Uruk kralını esir alıp surları yıkan Sargon, İran-Zağroslar, Elam ve Sumartu bölgelerine yayılmaya başlamıştır. Sargon'un yaptığı tüm seferler başarıyla sonuçlanır. Fatih Kral Sargon, Fırat'ı geçip Anadolu'ya ilerleyen ilk Mezopotamya kralı olmuştur. Böylelikle Anadolu ile ticaret yolunu açmış, diğer taraftan Basra üzerinden deniz ticaretine de girmiştir. 56 yıllık Sargon dönemi Akad İmparatorluğunun kuruluşu ve hızla yükselişi söz konusu olmuştur.
Sargon'dan sonra Rimuş ve Maniştuş döneminde durgunluk söz konusu olur. Ülke tek merkezden yönetilmeye idare edilir ancak siyasi ya da coğrafi bir yenilik gözlemlenmez. Ancak Sargon sonrasında Akad coğrafyasını bir bütün olarak muhafaza edebilmiş olmaları bile başarı olarak nitelendirilebilir.
Ardından Naramsim dönemi başlar. Tarihte ilk kez Tanrı-Kral kavramı ortaya çıkmış, Naramsin kendisini Akad Tanrısı ilan etmiştir. Figürlerinde tanrılık sembolü olarak boynuzlu miğfer kullanıldığı görülür. Naramsin, dedesi Sargon gibi fatih bir kral olarak Irak ve Kuzey Suriye bölgelerine fetihler düzenlemiş, namının yayılması için heykellerini yaptırarak fethettiği bölgelerde anıtlaştırmıştır. Ancak Naramsin'in güçlü politikaları Zağros'lardan gelen bir büyük güçle sarsılacak, hatta Akad İmparatorluğu yıkılmanın eşiğine gelecektir; Gutiler. Zağros dağlarında yaşayan gutiler, ani ve beklenmedik saldırılarla Akad şehirlerini ve yönetim erkini önce zayıflatmış ardından devleti yıkılma sürecine getirmiştir.
Naramsin'den sonra Şar-kali-şari döneminde Guti sorunu devam etmiştir. Her ne kadar seferler düzenlense de Guti tehlikesi bertaraf edilememiş ve Post-Akad dönemi olarak anılan Akadların yıkılış süreci başlamıştır.
Şar-kali-şari'den sonra İgigi, Nuniyum, İmi, Elliu, Dudu ve Şuturu adlı krallar yönetime geçseler de Guti etkisini ortadan kaldıramamış, İmparatorluğun yıkılmasına mani olamamışlardır.
Sümer İktidarının Yeniden Yükselişi
Akad İmparatorluğunun son güçül lideri Naramsin'den sonra kaos içerisinde yıkılışa geçen Akad dönemi sona erer ve 3. Ur sülalesi M.Ö. 2112'dan itibaren Sümer dönemi yeniden başlar. Ur hanedanlığının hangi kral ile başladığı net olarak bilinmese genel kabul Utuhegal ya da Ur-Namnu' olduğu yönündedir. 100 yıl süren 3. Ur hanedanlığı döneminde 6 kral yazıtlarda geçer. Bu krallar görevlerini Tanrı tarafından almış ve Ur hanedanlığına mensup kimselerdir. Ur hakimiyeti döneminde Akad bölgesi önemini korumaya devam etmiştir. Zira Ur-Namnu kendisini Akad ve Sümer Ülkelerinin Kralı olarak ilan eder. Bu dönemde Sümerler Zigguratları yeniden imar eder ve bir bakıma Sümer Dinini ve Kültürünü ihya misyonu üstlenirler.
Ur-Namnu'dan sonra yerine geçen Şulgi dönemi 47 yıl sürer. Bu dönemde Babil, Elam ve Asur'a başarılı seferler düzenlenir. Şulgi dönemi çok sayıda yazılı belgenin bulunduğu dönemdir. Devlet bürokrasisinin güçlendiğini bu buluntularla anlayabiliyoruz. Diğer taraftan Sümer Edebiyatı da güçlenmiş, özellikle şiirler ve ilahiler yazılı hale getirilmiştir.
Şulgi döneminden sonra yerine geçen Amarsin'den itibaren 3. Ur Hanedanlığının zayıflamaya başladığını görüyoruz. Amarsin'den son kral İbbi-Sin'e kadar geçen süreçte devlet idari ve siyasi zorluklarla karşı karşıya kalır. Ur hanedanlığının zayıfladığı dönemde son darbeyi yine Zağros'lardan gelen bir güç vuracaktır; Elamlılar. Elamlı saldırıları Sümer kayıtlarında dehşetle ve etkileyici bir dille yazılmıştır. Elamlıların sayıca çok kalabalık olmaları ve yıktıkları hanedanlığın yerine yeni bir hanedanlık kurmamaları dikkat çekicidir.
Son Sümer Hanedanlığının da ortadan kalkmasıyla Sümer topraklarında yerel yöneticiler ve derebeylikleri dönemi başlar.
Bölgesel Krallıklar Dönemi
Son Sümer hanedanlığının da yıkılmasından sonra Mezopotamya göç hareketleri ve siyasi birlikteliğin ortadan kalkması nedeniyle bölgesel krallıklar ortaya çıkar. Bu krallıklar zaman içerisinde Mezopotamya tarihinin geçiş sürecini dolduran evreler olarak karşımıza çıkacaktır.
İsin Krallığı: Son Ur kralı İbbi-Sin'in komutanı olan İşbi-Erra'nın kurduğu yerel krallık Elamlıları bölgeden uzaklaştırmayı başarmıştır. Ur krallığının varisi olarak kendisini dört bölgenin kralı olarak ilan eden İşbi-Erra Ur, Uruk ve Nippur'da hakimiyet kurmuştur. İsin kralları resmi yazışmalarda Akadcayı kullansa da resmi dilleri Sümerce olmuştur. İsin krallığı, Amurru kökenli Larsa krallığının baskısıyla hakimiyetini devam ettiremeyecektir.
Larsa Krallığı: İsin dönemini sonlandırıp bölgede üstünlüğü ele geçiren Larsa, İsin gibi Ur hanedanlığının devamı olduğunu iddia eder ancak krallığın kurucuları Sami bir grup olan Amurru kökenlidir. Larsa karllığının varlığı Babil Kralı Hammurabi'nin güçlenmesiyle ortadan kalkacaktır.
Mari Krallığı: Kuzey Suriye ve Kuzey Irak bölgesinde kurulmuş, görkemli bir krallık olarak Mariler kısa tarihlerine rağmen güçlü bir krallık kurmayı başarmışlardır. Ardından 20 Bin'in üzerinde yazılı belge bırakan Mari, çevresindeki diğer krallıklarla siyasi evlilikler geliştirerek politik bir etkileşim meydana getirmiş, önemli bir süre varlığını sürdürebilmeyi başarmıştır.
Eski Babil Krallığı: Sümer yönetimi sonrası bölgesel krallıklardan biri olarak ortaya çıkan Eski Babil, Hammurabi ile anılır. Hammurabi'nin kuralları ile şekillenen devlet anlayışı zaman içerisinde Larsa ve Mari Krallıklarını mağlup edip hakimiyeti almasıyla şekillenir. 150 yıllık bir hakimiyet dönemi sonrasında Hititlerin Babil'i yağmalamaları neticesinde zayıflamış, istilacı bir grup olan Kassitler'in ortaya çıkarttığı kaos neticesinde yıkılma sürecine girmiştir.