Kül çor, Kara Türkeşleri mağlup ederek kendisine Baka Tarkan ünvanını verdi. Kül Çor’un güç kazanması üzerine, Çin bu sefer Kül Çor’un zayıflaması için Kara Türkeşlere destek verdi. Çin, bu politikası ile her güç kazanan liderin karşısına desteklediği bir lideri çıkartarak gücünü zayıflatıyor, desteklediği liderin güç kazanması durumunda da başka bir lideri destekleyerek güç kazanan liderin gücünü zayıflatıyordu. Bu Çin’in Türklere karşı kullandığı başlıca ve kadim politikaydı ve maalesef bu politika her dönemde Türkler üzerinde etkili oluyordu.
Türkeşler (Türgişler)
680 yılına gelindiğinde, Çin boyunduruğu altında olan ve birlik halinde yönetilmeyen Türk dünyası, yeni bir uyanış hareketi içerisine girmişti. Kapagan Kağan önderliğinde yeniden dirilen Türk Dünyası, Tarihte Kutluklar olarak geçen İkinci Göktürk Devletini kurdular. Türkeşler, 698 yılına kadar kendi yönetimlerini devam ettirdiler ve Kutluk’lara bağlanmadılar.
Türgişler, Issık gölü civarının yerleşik On-Ok kabilelerinden biridir. Gerek Hun, gerek Göktürk devletlerinin kurulduğu dönemlerde bulundukları coğrafyada var olmuş, varlıklarını yüzlerce yıl bu bölgede sürdürmüşlerdir.
Türgişlerin telafuzu esasında Türkeş’ler olmalıdır. Yazıtlarda geçen Türk+Ş ibaresi, Türk alfabesi ile telafuz edildiğinde Türükeş olarak okunmaktadır. Ancak tarih araştırmalarında Çin kaynaklarından istifade edildiği için, Çince’de Turgiş olarak okunduğundan bizim kaynaklarımıza da Türgişler olarak geçmiştir. Bu haseple Türgişler ifadesini Türkeşler olarak telafuz edeceğiz.
Türkeşler, kadim Türk yurdu olan Issık gölü civarında yerleşik olan On-Ok’ların Tolu kolundandır. Birinci Göktürk İmparatorluğunun kurulduğu döneme kadar kendi beylikleri ile yönetilmekte olan Türkeşler, 552 yılında Göktürk’lerin Sol Yabgusu İstemi Yabgu’nun On-Ok’ların başına tayin edilmesiyle Göktürk birliği altına girmişlerdir.
630 lu yıllara kadar Göktürk birliği içerisinde yer alan Türkeşler, Göktürkler’in zayıflaması ve Çin tarafından boyunduruk altında tutulmaya başlamasıyla kendi yönetimlerini oluşturdular. Türkeşlerin lideri olan Uçele Han, Baka Tarkan unvanıyla Türkeşlerin başına geçti. Uçele han, kısa zaman içerisinde On-Ok boylarını bir araya getirip hakimiyeti altına alarak her biri 7 bin askerden oluşan 20 başbuğlu bir ordu oluşturdu ve Çu vadisinin kuzey batı ucunda olan merkezlerini kuzey doğu ucuna naklederek iki merkezli bir yapı kurdu. On-Ok’ları bir araya getirerek oluşturduğu güçlü ordusuyla Çu bölgesinin dışında Turan ve Kuca illerini de hakimiyeti altına aldı.
680 yılına gelindiğinde, Çin boyunduruğu altında olan ve birlik halinde yönetilmeyen Türk dünyası, yeni bir uyanış hareketi içerisine girmişti. Kapagan Kağan önderliğinde yeniden dirilen Türk Dünyası, Tarihte Kutluklar olarak geçen İkinci Göktürk Devletini kurdular. Türkeşler, 698 yılına kadar kendi yönetimlerini devam ettirdiler ve Kutluk’lara bağlanmadılar. Hatta Kutlukların kurulması sürecinde Çin’in kışkırtmaları ve teşvikiyle Kırgızlar ve Çin ile birleşerek Kutluk’lara karşı mücadeleye giriştiler. 698 yılındaki Bolçu savaşında, Bilge Tonyukuk komutasındaki güçlü Göktürk ordusu Kırgız-Türkeş birliklerini ağır bir yenilgiye uğratarak Türkeşlerin Göktürk birliği altına girmelerini sağladı.
Bolçu savaşından sonra Göktürk (Kutluk Devleti) birliğine bağlanan Türkeşler, Uçele’nin oğlu Soko liderliğinde varlıklarını sürdürmekteydiler. 711 yılında Türkeşler ile Göktürk arasında ciddi sorunlar yaşanmaya başlandı. Göktürkler, tarihi bilgilerini ünlü Göktürk abidelerine yazıyorlardı. Göktürk abidelerindeki yazıtlarda Türkeşlerin itaat altına alındığı ibaresi Türkeşler’de rahatsızlık oluşturdu. Bunun yanında arazi paylaşımıyla ilgili sorunlarda yaşanmaya başlandı. Türkeşlerin lideri olan Soko, bu anlaşmazlıklardan ötürü Göktürklere karşı ayaklanarak isyan etti. İBu dönemde Göktürklerin yönetiminde Kapagan Kağan bulunuyordu. Bilge ve Kültigin kardeşler ise orduda görevli idi. Daha sonradan Kağan olacak olan bilge ve Kültigin kardeşler ile Soko arasında yaşanan mücadelede Türkeşler ağır bir yenilgi alarak hezimete uğratıldı.
Türkeşlerin Bağımsızlığını İlan Etmesi (717)
711 yılındaki ağır yenilgiden sonra Göktürk hakimiyetinde kalan Türkeşler, Çin’in desteği ve kışkırtmalarıyla zaman zaman ayaklansalar da Kapagan kağan yönetimindeki Göktürkler bu isyanları bastırarak Türkeşlerin Göktürk hakimiyeti altında kalmasını sağladı. Kapagan kağanın ölümü ve yerine Bilge-Kültigin kardeşlerin geçmesiyle tekrar ayaklanan Türkeşler, 717 yılında, Çin’in desteklediği Sulu Çor kağan liderliğinde bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Sulu Çor Dönemi (717-738)
Sulu Çor, Çin’in desteğiyle bağımsızlığını ilan ederek Göktürk birliğinden ayrıldı ve Baka Tarkan ünvanı ile yönetimi eline aldı. Kapagan Kağan dönemindeki isyan bastırma hareketleri ve Kağanın sert tutumu nedeniyle Göktürk birliğinde kalmak istemeyen On-Ok boylarının önemli bir kısmı, Türkeşlerin bağımsızlığını ilan etmesiyle Göktürklerden ayrılıp Türkeşlerin hakimiyeti altına girdiler.
Göktürk hakimiyetinden çıkan Türkeşler, On-Ok’larında kendilerine bağlanmasıyla güçlenerek bulundukları bölgede hakimiyet kazanmaya başladı. Talas Irmağı kıyısındaki Balasagun şehrini başkent yaparak hakimiyet sahasını genişletmeye başladı.
724 yılına gelindiğinde Emeviler (Arap Orduları) asyanın içlerine doğru ilerlemeye başlamışlardı. Maveraünnehire kadar ilerleyen Emeviler, Türkeşler için tehdit oluşturmaktaydı. Sulu Çor’un komutanı olan Kül Çor, ordularını hazırlayarak ilk sınavını Emevilere karşı verdiler. İlerleyen Emevi ordusunu mağlup eden Türkeşler, Emevilerin Maveraünnehirden daha fazla ilerlemesini engelledi ve Araplar bu savaştan sonra geri çekilmek zorunda kaldılar. (Arap kaynaklarında bu savaşlarda Türkeşler yalnızca Türkler olarak geçmektedir. )
Emevilerin başında bulunan Halife Ömer (Hz. Ömer değildir) Maveraünnehire girmek için çaba sarfetse de başarılı olamamış ve geri çekilmişlerdir. Araplar için asya içlerindeki ilk hedef olan Maveraünnehir’de Arap karşıtı hareketler baş göstermeye başlamıştı. Emeviler için olumsuz bir durum teşkil ettiği için bu durumdan istifade eden komutan Kül Çor, ordularıyla Emevilerin üzerine yürüyerek Maveraünnehiri geçip Semerkanta ilerleyerek Emevi ordularını mağlup etti. Bu mağlubiyetten sonra Maveraünnehire tayin edilen Emevi valisi El Harişi, itaat etmeyen Maveraünnehir halkını öldürmeye başlayınca Araplara karşı düşmanlık oluşmuş ve halk kütleler halinde Türkeşlere sığınmaya başlamıştır.
724 yılında Halife Hişam, vali el Harişiyi azlederek yerine Müslim Bin Zait’i vali tayine tti. Bu dönemde Emevi ordusunun içerisinde iç karışıklıklar meydana gelmekteydi. Müslim Bin Zait, ordularıyla Ferganaya doğru ilerlemekteyken karşısına bu kez Kül Çor değil bizzat kağan Sulu Çor çıkmıştı. Müslim Bin Zait, savaşa girmeyerek geri çekildi ancak 11 gün süren yorucu geri çekilme yürüyüşü Emevi ordusunu zor durumda bıraktı. Öyle ki yüklerini yakmak zorunda kalan Emevi ordusu, kuraklık ve susuzluktan dolayıda ağır kayıplar verdi. Bu ağır yenilgiden sonra Araplar saldırı durumundan savunma durumuna geçtiler.
725 yılına gelindiğinde Araplar Maveraünnehir bölgesinde oldukça zor durumdaydılar. Sulu Çor, Emevilerin içinde bulunduğu zor durumdan istifade ederek Buharayı zaptetti. Emeviler Semerkand ve Debusiya bölgesinde iki küçük kalede sıkıştılar. Emevi valisi Sulemi, yerli halka pek çok haklar tanımasına rağmen önceki vali döneminde yaşanan kötü muamelelerden ötürü halk tarafından sevilmiyordu. Bu nedenle bölge halkı tarafından desteklenmeyen Emevi askerleri ciddi su sıkıntısı çekmekteydi. Zor durumda kalan Araplar, Türkeşler üzerlerine geldikçe geri çekiliyor ve mücadeleden kaçınıyorlardı.
Kül Çor Dönemi (738 – 766)
Göktürklerin güçlenmesini önlemek için Türkeşleri destekleyen Çin, bu sefer Türkeşlerin güçlenmesi karşısında Türkeşlerin ikiye bölünmesi için Kül Çor’u desteklemeye başladı. Çinin bu desteğini alan Kül Çor, 738 yılında Maveraünnehir’den dönüşünden Sulu Çor’u öldürerek yönetimi ele geçirdi. Kül Çor’un Çin desteğiyle Sulu Çor’u öldürmesi Türkeşler arasında bölünmeye sebep oldu. Kül Çor’u desteklemeyenler ayaklanarak kendi yönetimlerini ilan etti. Bu bölünme ile Türkeşler Kara Türkeşler ve Sarı Türkeşler olarak ikiye ayrıldı. Sarı Türkeşler olarak anılan Kül Çor ile Kara Türkeşler olarak anılan Turnoca (Tumoçe) mücadelesi Türkeşlerin zayıflamasına sebep oldu.
Kül çor, Kara Türkeşleri mağlup ederek kendisine Baka Tarkan ünvanını verdi. Kül Çor’un güç kazanması üzerine, Çin bu sefer Kül Çor’un zayıflaması için Kara Türkeşlere destek verdi. Çin, bu politikası ile her güç kazanan liderin karşısına desteklediği bir lideri çıkartarak gücünü zayıflatıyor, desteklediği liderin güç kazanması durumunda da başka bir lideri destekleyerek güç kazanan liderin gücünü zayıflatıyordu. Bu Çin’in Türklere karşı kullandığı başlıca ve kadim politikaydı ve maalesef bu politika her dönemde Türkler üzerinde etkili oluyordu.
Kül çor, Kara Türkeşleri mağlup ederek kendisine Baka Tarkan ünvanını verdi. Kül Çor’un güç kazanması üzerine, Çin bu sefer Kül Çor’un zayıflaması için Kara Türkeşlere destek verdi. Çin, bu politikası ile her güç kazanan liderin karşısına desteklediği bir lideri çıkartarak gücünü zayıflatıyor, desteklediği liderin güç kazanması durumunda da başka bir lideri destekleyerek güç kazanan liderin gücünü zayıflatıyordu. Bu Çin’in Türklere karşı kullandığı başlıca ve kadim politikaydı ve maalesef bu politika her dönemde Türkler üzerinde etkili oluyordu.
742 yılına gelindiğinde Kara Türkeşlerin başında İl Etmiş Kutluk Bilge bulunuyordu. 738 den itibaren Çin faaliyetleriyle ortaya çıkan Kara-Sarı Türkeş mücadelesi Türkeşleri yıpratarak zayıflatmaya başladı. Bu dönemde bölgede güç kazanan Karluklar, Türkeşlerin mücadelesine müdahil olmaya başladılar. Zamanla güç kazanan Karluklar, İç mücadeleler ile zayıflayan Türkeşler üzerinde üstünlük sağladı ve 766 yılında Türkeşleri mağlup ederek bulundukları coğrafya üzerinde Karluklar Devletini kurdular.