Venedik konseyi her ne kadar Türklerle bir antlaşma imzalamaya gayret ediyorsa da Venedik Amirali Pietro Loredano açık şeklide bir Türk düşmanıydı. Kendisi gibi bir deniz subayı olan kardeşi George, Venedik'in barışçıl tutumuna karşın iki Osmanlı kadırgasına saldırıp esir almıştı. Bunun üzerine Mehmed Çelebi, bu saldırıya misilleme emri verdi ve Osmanlı kadırgaları Andras, Paros ve Milos kıyılarına bir saldırı düzenleyip birkaç Venedik gemisini zapt ettiler. Loredano'nun sebep olduğu bu gerilimi dizginlemeye çalışan Venedik Konseyi, kendisine karşı saldırı olmaksızın bir taarruza girişmemesi emrini verse de otorite sorunlarının yaşandığı Venedik'te her emir tam anlamıyla yerine getirilmiyordu. Loredano, ertesi yıl büyük bir deniz kuvvetiyle Çanakkale boğazı önüne demirleyip zapt edilen gemilerinin iadesini istedi. Bu beklenmedik durum karşısında Osmanlı kadırgaları da savaş nizamı alarak olası bir çatışmaya hazır duruma geldi. Ancak savaşın başlamasına başlı başına bir yanlış anlaşılma yol açtı. İçerisinde Venedik elçilerinin bulunduğu bir kadırga, tırmanan gerginliği sona erdirmek için kıyı şeridine yaklaşmayı deneyince ok yağmuruna tutuldu. Loredano beklediği fırsatı yakalamıştı. Henüz yeni kurulmuş olan Osmanlı deniz kuvvetleri, tecrübeli bir amiral olan Loredano'ya karşı koyamadı. Çalı Bey bu muharebede şehit oldu, Loredano ise talep ettiğinden çok daha fazlasını elde etti. Batırdığı kadırgalar dışında 14 kadırgayı zapt ederek muzaffer bir komutan edasıyla Venedik'e döndü. Dönüşünde Venedik Konsey'ine sunduğu mektupta özetle "Osmanı'nın uzunca bir süre Ege'de donanma kuramayacağının garantisini veriyorum" demiştir. (29 Mayıs 1416)
Loredano, sonraki yıl tekrar Osmanlı karasularına girerek Lapseki'yi almaya yeltendiyse de karadaki hakimiyetini denizde kuramamış olan Osmanlı için barış zorunluydu. Bizans'ın araya girmesiyle barış sağlandı ve Venedik ile yapılan anlaşmayla Venedikli tüccarlar diğer tüccarlardan çok daha fazla imtiyaza sahip hale geldiler.